31 Aralık 2015 Perşembe

Murathan Mungan - Bazı yazlar uzaktan geçer eleştirisi

İstanbul yoğun kar yağışı altında. Hava soğuk. Tam bir kış mevsimi.

İstanbul trafiği için zaman fark etmediği gibi yer de fark etmez. Sokak aralarında bile trafik var.

Küfürler, kornolar havada uçuşmakta.

İşte böyle günlerde aşık oldum cümlesi gibi, böyle günlerde şiir kitabını okudum.

Metroda.

Taksim Yenikapı Havalimanı metrosunda.

Sıcak ortam. İş çıkış saatlerine denk geldiğimde biraz yorgun insanlar.

Gelelim şiire, başından sonuna 4 durak eden şiirler.

İtiş kakış şiirler.

Geç kalan şiirler.

Turnike sesi şiirler.


Alıntılar


Aklın Sinemaları

Memleket dediğin
Eski Sinema
kırda bir pazar'ın kırlıkları
içini çeke çeke çek
uykulu yaprakları baygın kokuları
seni sen yapan
erke mevsim sızıları
içini çeke çeke
çek git buralardan
mendilindeki ter
kanını kurutan taşta
sıkıntıları

bildiğin gibi yap uzaklarda
bildiğin gibi sende kalanları
hatıra dediğin kırları aklın, aklın sineması.

Perçemli Sokak

imgeye açılan: perçemli sokak
edebiyattan yapılmış geçmişin
farklı adresleri
ne zaman gitsen evde yoklar
ya da çoktan taşınmış buradan
bir zamanlar yüreğini sızlatanlar
baştan başlamak isteği duyduğun
şehirler kitaplar oktay rifat.



bazı yazlar uzaktan geçer
murathan mungan

metis yayınları
63 sayfa


17 Aralık 2015 Perşembe

Edip Günay - Müzik Sosyolojisi eleştirisi

Sosyolojiye ve müziğe olan ilgimin ortaya çıktığı kitap varsayımla, istanbul orhan kemal il halk kütüphanesinden kitabımı aldım.
Okuma sürem biraz uzamıştı, fakat kışın hızı ve ani hayatıma girişiyle kitap okumaya daha fazla
zaman bulup, bitirdim.

Bağlam yayınlarının müzik bilimleri dizisinden çıkan pembe hoş kapaklı bir kitap.

İşin açıkçası müzik sosyolojisinin konusunu biraz daha müzik bazlı beklerken, müzik sosyolojine

bilim açıdan bakmış. Müzikologlara sosyoloji metodu kavratmaya çalışmıştır.

müzik genel kültürü oluşturmak isteyen arkadaşlar faydalanabilir. Sosyolojiye ilgilenenler için de ufuk açıcıdır.

İkisiyle de ilgilenmeyenleri biraz yorar gibi.

Alıntılar


Sosyoloji: toplum bilimi

özel bir sosyoloji alanı olan müzik sosyolojisi.

müzik de insanlık tarihi kadar eskidir.

müzik doğa seslerini taklitten türemiştir.

müzik, musiki, küğ.

mus, kuş, latince 'den türemiştir.

müzik sosyolojisi , sadece müziğin sorunlarını, müziğin toplumdaki yeri ve etkilerini araştırır.

sanatçı ve bilim insanlarının karşılaştıkları en büyük ceza acaba unutulmak mıdır?

eğitim ve müzik eğitimi bireyi bağımsızlaştırmalı ve giderek özgür bir özneye dönüştürmelidir.

sanat,
halk içindir önermesi, siyasi amaçlıdır.
sanat içindir ifadesi estetik amaçlıdır.

çalgısına her gün  ve belli kurallara göre çalışan kişi mesleğine karşı namuslu davranıyor demektir.

bir müzik grubu eğer profesyonel bir ekipse, amaç dinleti vermek olmalıdır.

kimseye hesap vermek zorunda olmadığımız halde her gün sazımıza çalışmamız,

çalışırken belli ilkeler ve program uymamız bizim kendimize koyduğumuz kurallardır.

iyi bir müzisyen olmak için önce iyi bir insan olmak gerekir.

marifet iltifata tabidir.

Edip Günay

Müzik Sosyolojisi

Bağlam Yayıncılık

264 sayfa

2 Kasım 2015 Pazartesi

Cem Behar - Zaman, Mekan, Müzik eleştirisi

Demokrasinin beşiği bir ülke olmasak da halkımızın seçimlere ilgisi gerçekten önemli. Katılım çoğu seçimde

medeni ülkeleri kıskandıracak oranda yüksek. Bence sosyologlara iyi bir araştırma alanı.

Evet bir seçimi daha geride bıraktık. Umarım ülkemize, civar ülkelere, dünya'ya

hayırlı olur.


Müzik kitaplarının bilgi doluluğu beni şaşırtmaya devam ediyor. Kasım ayının ilk kitabı, Cem Behar, Zaman, mekan, müzik.



Alıntılar

meşk müzik metodu 400 yıllıktır.

meşk, musiki öğretim ve itikal sistemi.

meşkhane, müzik öğretilen yerin dışında kullanıldığı az görülmüştür.

meşk, esas itibariyle taklit ve tekrar ile kuruludur.

meşkte esas unsur hafızadır.

Türk klasik müziği, usul, gufte, melodiden oluşur.

Musikinin kitaptan öğrenilmesi onur kırıcı ve ayıp sayılırdı.

Bizim acul mizacımız bu kadar büyük bir zahmete katlanmak için gerekli sabrı bize vermez. Fakat Türkler bundan bezmeyecek kadar soğukkanlılığa sahiptirler.

Geleneksel Türk musikisi başından beri öncelikli ses musikisi olmuştur.

Amaç musiki meşki olduktan sonra hocayla talebenin bir araya gelip bir kahvehane köşesinde meşk alıp vermeleri pekala mümkündü.

meşk ahlakına göre para zor zamanda alınırdı. Bu ulvi faaliyet sanatın zekatıdır.

Virtüözlük en az pratik icra teknikleri kadar çalgı öğrenim yöntemlerinin ve mevcut eser dağarcığının biraraya gelmesiyle oluşur ve ancak o sayede süreklilik kazanır.

Virtüöz zor eserlerle kendini geliştirmeli.

şefin oda müziğine getirebileceği bir şey yoktur.

notayla yazılan melodiler faydalı ancak soyut ve cansız birer kayıttan ibarettir.

Zaman, Mekan, Müzik

Cem Behar

Afa Yayıncılık

162 sayfa












29 Ekim 2015 Perşembe

Fazıl Say - Yalnızlık Kederi eleştirisi

Dert geldi mi gitmez derler, uzun bir süre oldu soğuk algınlığı bir türlü geçmedi. Olsun diyorum, fazla ilaç kullanmadan atlamaya çalışıyorum.

Bir de göz nezlesi ki sorma şıpır şıpır. İlerde bir şeyler karalarsam bunun üzerine bir iki hikaye yazacağım.

Müzisyen ve yalnızlık üzerine bir şeyler söylemeyi de erteliyorum, ileri bir tarihe.

Erteleme ustası.

Kitaba dönelim.


Fazıl say açısından dünyaya, müziğe bakmak istiyorsanız. Güzel bir kitap. Beni en çok etkileyen rüyalar ve hayaller bölümü oldu. Kitaplarda yer alan resimler de ayrı bir ustalık.

Kapak zaten kitap için ber burdayım, dedirtiyor.

Diğer bir önemli konuda kitabı okurken müzik kültürünüzde gelişiyor. Fazıl Say'ın beslendiği kaynakları görebiliyoruz.



alıntılar

piyano çalarken özgürleşiyorum.

iyi bir virtüöz olmak için ne kadar çalışmalıyım, sevdiğin kadar çalış nefrete yönelmeyecek kadar.

asıl sağırlık içsel sağırlıktır.

gerçek sanatın amacı hayatın bedelini verip hayatı geri almaktır.

insan benliğiyle ve ruhuyla çalmalı her notayı,bedeniyle çalmamalı. elinden önce ruhu gitmeli.

biz klasik müzikçiler bu ülkenin üvey evlatlarıyız. güner aykal.

zordur çünkü kendine evrende yer açmak. Türkan saylan

derin soluk alırdım, müzik dolardı içime.

sürrealizmin ipuçlarını bu küfürlerle öğrendim.

çok kullanılan bir özdeyiş vardır. italyanlar müziği aşkta, fransızlr toplantıda, almanlar bilimde, lafı uzatmayalım, çevirisi şöyledir. italyanlar şarkıcıdır, fransızlar virtüöz, almanlar ise bestecidir.

konser vermek nedir sorusuna?

sadece konser vererek değil, dinleyerekte olur kanısındayım.

beni dünyada üç kişi dinleyecek bile olsa bütün emeğimi yaşamımı yine müziğe adardım.

fazıl say

yalnızlık kederi, bir müzisyenin notları

doğan yayıncılık

188 sayfa

28 Ekim 2015 Çarşamba

Ali Uçan - İnsan Ve Müzik Eleştirisi

Müzik kitaplarına ilgim devam ediyor. Bu sefer ki yazı, birçok görüşüyle kitabıyla, makaleleriyle

yurdum müziğine katkısı olmuş isim, Ali Uçan.

Kitap elime Orhan Kemal  İstanbul halk kütüphanesi'nden geçmiştir. Eski bir kitap. Karton ciltli.

Müziğin eğitimiyle ilgili notlarla birlikte kişisel deneyimlerinden de bahsedilen güzel bir kitap, alıntılar çok fazla olduğu için,

Ben burada kendi yorumumu kesiyorum.

Alıntılar

Müzik eğitimimin en temel ögesi insandır. İnsan bu eğitimin hem nedeni hem sonucudur.

insanın temel gereksinimlerinden biri de estetik gereksinimidir.

İnsan, biyopsişik, toplumsal ve kültürel bir varlıktır.

Müzik sonsuzluğun anlatımıdır. (Schelling)

Müzik gök ve toprak arasında bir uyumdur. ( konfüçyus )

Müzik sesler aracılığı ile duyguların anlatımıdır. ( koch )

müziğin faydaları;
-bireysel
-toplumsal
-kültürel
-ekonomik
-eğitimsel

müziğin faydaları, bireyin kendini tanımasına, kendine güvenin artmasına, kendini kanıtlamasına, kendini gerçekleştirmesini, yaşamını zenginleştirmesine sağlıklı mutlu bir yaşam kurmasına olanak sağlar.

bireyin bilişsel, duygusal, devnişsel gelişimini hızlandırır.

sanat tüketicisi kavramı?

sanat eğitiminde bilim ve teknoloji eğitiminden henüz yeterince yararlanılmamaktadır.

sanat insan varlığının bir anlatımıdır.

ilk müzikokulu darülelhan: 1917


Müziğin faydaları:
dikkat toplama ve farkına varma.bireyin, çalışma, iş yapma, yaratma, disiplin, sorunluluk, çoşku,beğeni, sevgi,uyandırma, geliştirme, kökleştirme, derinleştirme.

müzik salt ekonomik iş görü olarak görülmemelidir.

iletişim olmadan öğrenme olmaz.

Söz konusu yaşam insan yaşamı ise müzik kesinlikle vardır. Atatürk

bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, müzisikide ki değişikliği kavrayabilmesidir.

1923-1933 batı müziği girdi
1934-1944 bir çok konservatuar açılır.
1945-1960 türk beşleri, idil biret gibi gençler
1960-1975 eğitime önem verildi. iksv kuruldu.
1975-1990 konservatuarlar ve korolar kuruldu.

insan ve müzik
insan ve sanat eğitimi
ali uçan
müzik ansiklopedisi yayınları
108 sayfa



25 Ekim 2015 Pazar

Carson Mccullers - Hüzünlü Kahve'nin Türküsü Eleştirisi

Sonbaharı ortaladık, tüm meteoroloji bültenlerine inat mevsim normallerinde havalar.

Bugün Ekim ayının son pazar günü. Çok güzel bir hava. Ve ben evde yatakta bir sağa bir sola dönerek, bünyemi etkisi altına alan nezleyle takılıyoruz. Kardeşimin tavsiyesi üzeri okumaya başladığım Carson Mccullers'in Hüzünlü Kahve'nin türküsü adlı uzun hikaye öğleye kadar bitti.

Gerçekten bugünün edinimi çok harika bir yazarla tanışmamdı. Çok iyi hikaye, çok iyi kurgu, çok iyi
anlatım. Hatta ben pek öykülerde yazarın konuşması pek sevmem, büyü bozulur gibi gelir. Okuyunca nasıl bir ustalıkla işlediğine hak vereceksiniz.

Miss Amelia seni unutamam.

Kapakta ki Van Gogh resmini de unuttuk sanmayın.

Alıntılar

Tekdüze bir yaşam sürdü her günü ötekinin aynıydı.

Yemek sırasında solgun yanağından bir damla gözyaşı süzüldü. Ama önemsiz arta kalmış bir damlaydı yalnızca.

Kimi insanlar belli özellikleriyle diğer insanlardan ayrılır. Bu tipler genellikle yalnızca çocuklarda bulunan içgüdüye, kendisi ile dünya arasında ki sıcak, candan ilişkiler kurma güdüsüne sahiptir.

Aşkın değerini içeriğini yalnız ve yalnız sevenler belirler.

Kararsız çoğu insan gibi mümkün olan en kötü şeyi yaptı. Aynı anda pek çok  değişik şeyi yapmaya koyuldu.

Çalışır çabalarsınız, bakarsınız ki iyiye giden, düzelen bir şey yoktur. O zaman içinizde bir yerlerde hiçbir değer taşımadığınız duygusu yerleşir.

Birkez biriyle birlikte yaşadınız mı, yalnız kalmalar, büyük bir işkencedir artık.

Carson Mccullers

çeviri: özgür ulusoy

Hüzünlü Kahve'nin Türküsü

96 sayfa

Logos Yayıncılık



22 Ekim 2015 Perşembe

Koral Çalgan - Müzik Fıkraları Eleştirisi

Müzik fıkraları gerçekten çok ilgimi çeken bir kitap oldu. Müzik fıkraları müzikle uğraşan kişilerin espri yeteneklerini görmek için oluyor. Birçok olay fıkra tadında anlatılmış. Tabi öyle gülmekten katılacağınız bir kitap değil. Fakat hoş konular var.

Biraz daha genişletebilecek bir konu, dağarcığın biraz daha genişlemesi gerek. Günümüz teknolojisiyle bilgiye daha rahat ulaşılabiliyor, faydalanılmalı.

Kitap için bir kullanım şekli verebilirim. Özel ders verenler, müzikte uğraşan, öğretmeye, sevdirmeye çalışan kişiler, her ders sonunda bir fıkra öğrencisine okuyup öğrencisinin bakış açısını değiştirebilir.


Alıntılar

Fıkralar aslında bir olgunluk göstergesidir.

Domuzlarla bestecilerin değeri ölümlerinden sonra anlaşılır. Max Reger

Çekinmeyin daha cesur çalın arkadaşlar, ne kadar yanlış gibi tınlarsa o kadar doğrudur. Richard Strauss

Kemanın geri vitesi olmadığı gibi notalarında yedek parçaları yoktur.

Kolayca 6 derste piyano çalmayı öğrendiğinizi mi söylüyorsunuz?
evet, ama sonraki 600 ders çok zordu.

müzik kitapları beste yazmayı değil, beste okumayı öğretebilir ancak. Müzik Fıkraları Koray Çalgan Müzik Ansiklopedisi Yayınları 127 sayfa

21 Ekim 2015 Çarşamba

milan kundera - kayıtsızlık şenliği eleştirisi

Ah bu sonbaharları nasıl severim bilseniz.

Yağmur, güzeldir. Bizim oralar da çamurdur. Böyle olunca böyle derler ya, ben de çok okudum bu

ay, enteresan oldu. Sebepsiz can sıkıntısının da etkisi var tabi.

Elime geçen ödünç kitaplardan biri, Milan Kundera'nın kayıtsızlığı şenliği. 1. baskı,  Nisan 2015' te yapılmış.

can yayınlarından çıkmış. Çok güzel bir kapağı var.

Kısa roman diye belirtilen kitap, gerçekten kısa. Kitabı okumaya başlamamla bitirmem bir oldu.

Konuda ki kahramanların bolluğu biraz dikkati dağıttı gibi geldi. Yoksa kapı önünden geçenleri mi, tam çözemedim.

Kısa romanın kısa yorumu mu olur, sorular sorular :)

Alıntılar

Konuşarak var olmak ama yine de duyulmamak ustalık ister.

Dikkat çekici olamanın faydasızlığı.

Kimse Stalin'in şaka yaptığını anlamamış olmalı.

Onlar hırsları, kibirleri, yalanları, zalimlikleri sayesinde ünlü oldular.

İnsan dediğin yalnızlıktan ibarettir.

Mümkün olan tek direniş vardır, Dünya'yı ciddiye almamak.


Milan Kundera

Kayıtsızlık Şenliği

çeviri: Ayça Sezen

108 sayfa




29 Eylül 2015 Salı

Francis Jameson Rowbotham - Büyük Müzisyenlerin Yaşam Öyküleri Eleştirisi

Yayın evleri arası müzisyen, besteci yaşam öyküleri çok yaygın. Bu da onların çağlar üstü bu bestecileri tanımamız için güzel bir fırsat.

Benim elimde ki kitap ilya yayınlarından çıkmış. Kapağını beğenmedim. Kapağı kalite olarak gayet iyi, fakat tasarım olarak çok zayıf. Sanırım bizim yayın evi sektöründe kapak tasarımı başlı başına bir sorun. Yeterli, yetkin iş gücü ekliği var.

neyse.

Bu sıralar müzik kitaplarına yöneldim. Galiba biraz müzik kitaplarına devam edeceğim.

Alıntılar
bach

john Sebastian Bach'ın geleceğini, kendine güvenen ve neredeyse tamamen sanatı konusunda kendini yetiştirmiş, yoksulluğa karşı payına düşen engeller ve sıkıntılarla heyecansız bir aldırmazlıkla mücadele eden, yorgunluğa aldırmayan ne övgü ne de müzik sanatının ilerlemesini sağlama olan hayat amacını başarmanın üzerine saldıran gayretli bir talebe olarak takip ediyorum.

handel

en zor işleri gözünde büyütmeden günden güne çalışırdı.

müzik haricinde her şeyi unutturdu.

Dünyanın en büyük kontrpuan ustasıydı.

haydn

günlük 24 saatin 16 saati çalışırdı.

kendimi müzikle geçindirmeye karar verdim ve asla teslim olmayacağım.

çalışmaya başlamak için çok erken kalkardı, zira doğa uyanış saatlerinde ona çok güzel gözüküyordu.

mozart

düşünceme göre bir bekar hayatın sadece yarısını yaşar.

açık konuşmak gerekirse ölüm en hakikat benim için.

Ve bana gerçek kutsanmışlığımızın anahtarı olan ölümü kavrama olanağı verdiği için tanrıya şükrediyorum. genç olduğum halde asla bir başka günü göremeyebilirim. buna rağmen beni tanıyan hiç kimse melakolik olduğumu söyleyemez. bunu hatırlamadan asla yatakta yatmam. her gün bu dua ile tanrıya şükrediyorum.

beethoven

biz sanatçılar göz yaşı değil, alkış isteriz.

schubert

şarkılarının 29 tanesini ağustos ayında bunlardan 8 tanesini aynı günde yazmıştır.

ancak hiçbir sıkıntı çalışma konusunda ki yeteneğini kısıtlayamazdı.

onun gibi biri hiç olmamıştır ve asla bir tane daha olmayacaktır.

mendelssohn

müzik, doğanın okunması ve derinlemesine düşünülmesiyle uyanan duyguları ifade etmeye yarar.

Büyük Müzisyenlerin Yaşam Öyküleri

Francis Jameson Rowbotham

çeviri: arıcan uysal

ilya yayınevi

279 sayfa













27 Eylül 2015 Pazar

Süleyman Tarman - Atatürk ve Müzik eleştirisi

Müziğin hayatın her alanında incelenmesinden yola çıkarak, tek tek kitapları incelemeye başladım.

Atatürk ve Müzik bunlardan biri.

Müzik eğitimi yayınlarından çıkan bu kitabın, kapak tasarımını pek beğenmedim. Biraz daha üzerinde durulabilir. Kağıt kalitesi güzel.

Atatürk'ün başından geçen hikayeleri , kaynakları belirterek anlatması güzel.  Tabi ki biraz kurgu da söz konusu, fakat hikayeler daha da güzelleşmiş.

Atatürk ve Müzik zaten açık bir başlık ilgilileri çekeceğinden şüphem yok.

Alıntılar

*Bir milletin müziği, onun ruhunun bir parçasıdır.

*29 Eylül 1928' de ilk defa bir nota sayfası gazetenin manşetine taşınmıştır.

*Efendi, sen ne söylüyorsun, biz yirmi günde opera yazmış, bestelemiş ve oynamış bir milletiz. El verir ki elebaşı davaya inansın.

*sun da içsin yar elinde
aşık peymaneyi,
bir kadehte mest-ü bitap,
et dil-i divaneyi.

*musiki beynelminel bir meta değil, bir milletin keyfidir, terbiyesidir, hissidir, kültürüdür.

*Yasağa neden olan şey, Türk Musikisinin kendisi değil, niteliğidir.

Atatürk ve Müzik

Süleyman Tarman

müzik eğitimi yayınları

197 sayfa



15 Eylül 2015 Salı

Anthony Burgess - piyanoçalanlar eleştirisi

Kitabı kütüphanede ilk gördüğümde okuyasım geldi. Ne zaman okudun diye sorarsanız, yaklaşık bir sene sonra.

Anca sırada kendisine yer buldu.

Ama daha önceden okumalıydım, okumalıymışım gibi kelimeleri, cümleleri kullanma taraftarı pek değilimdir. Öyle olmalıymış, oldu.

Neden bu cümleyi kurdum diye ikinci bir soru sorarsanız, gerçekten okumam gereken bir kitapmış.

neyse ki geç oldu, güç olmadı.

Kitap yapıkredi yayınlarından çıkmış, yapıkredi yayınları tanıdığım ilk yayınevi çocukluktan. ilk ekonomi, edebiyat ilişkisini de kafama sokan yayın evi. enteresan konu.

anthony burgess 'in piyanoçalanlar konusu da ilginç.

 piyanoçalanlar, herhangi bir kültürel faaliyet gözüyle bakılmaksızın ekmek parası için sinemada çalan, sessiz sinema döneminde, müzisyenlere denirmiş.

günümüzde de aslında olay bundan farklı değildir. kokteyllerde, düğünde çalan müzisyenler ve konser müzisyenleri farkı vardır. Bu konuya derinlemesine girmeyeceğim.

inceden inceye kitapta aslında bu farktan bahsetmekte. olmayan farktan.

Kitabın kağıt kalitesi, dizini gayet iyi. Kapağı pek beğenmedim.

alıntılar

önce piyano vardır bekleyen, sonra çalan çıkar ve çılgınca alkışlanırsın.

bir amatör gibi çalsa da profesyonel olabilir insan.

siyah notaların olmasının en iyi taraflarından biri beyaz notaların nerede olduğunu göstermesidir.

dünyanın en iyi çayını babam demlerdi.

akorlar:
do-mi-sol ----- fa-la-do-----sol-si-re-----do-mi-sol-do----sol-si-re-fa

siyahlara bastığımda su sesi çıktı, nedense karanlık sular gibi.

hareket sahnesinde ; do-mib-solb-la ( fa-sol#-si-do#)
korku sahnesinde: do-mi-sol#---re-fa#-la#

ona göre herkes her şeyi öğrenebilirdi, hem de çabucak eğer o şey çok fazla değilse ve öğretmen doğru yaklaşırsa.

savaşın kibarca ispatladığı gibi, insan yaşamı her zaman ucuzdur.

anthony burgess

piyanoçalanlar

yapıkredi yayınları

161 sayfa





12 Eylül 2015 Cumartesi

ahmet say - müzik yazıları eleştirisi

Bugünler de müzik kitaplarına ağırlık verdim. Fırsat buldukça okuyup, not alıyorum.

Ahmet Say, Müzik yazıları kitabı da bunlardan biri.

Ahmet Say' ın müzik tecrübelerinden faydalanmak isteyen arkadaşlar okuyabilir.

Kitap içerik olarak dolu. Müzik kültürünüze katkısı epey olur.

Cumhuriyet gazetesinde ki köşe yazılarından, çeşitli dergi röportajlarından derlemeler aktarmalar

yer almakta. Bu yazının alıntılar kısmına baktığınızda neyden bahsettiğim daha rahat anlaşılacaktır umarım.

Alıntılar

Türkiye'de tek çıkış yolu eğitimdir.

Eğitim sonuçlarıyla ölçülür.

Çocukları öncelikle birey olarak kendileri için daha sonra aileleri için toplum için ve insanlık için yararlı müzikçiler olarak yetiştirmeyeceksek çeşitli düzeylerde verdiğimiz müzik eğitimi amacına varmış sayılmaz.

Müziği bütün derinliğiyle kavramış çalgı sanatçısı değil, daha çok beceri ve ustalığıyla yetinen çalgı teknisyeni yetiştiriyoruz.

müzik problemi sebepleri:
1.Yök sistemi, ünvan için çalışan hocalar.
2.öğrenciler sanatçı değil, çalgıcı yetişiyor.
3.iş imkanı kısıtlı.
4.yabancı ekol azaldı.

Müzik birkaç hafta için bile bırakılıp uzak durulacak bir sanat değildir.

Avrupa'nın iki yüzü vardır. Birinci yüzü ileri, insanlığa öncülük eden Avrupa kültürü, ikinci yüzü, sömürücü işgalci,emperyalist Avrupa. bu iki Avrupayı daima ayırt etmeyi bildim.

kurumsallaşmanın yanı sıra müzikte en önemli gösterge yaratıcılıktır. bestecilik alanında ki gelişmelerdir.

sanatçı işini her gün yerine getiren memur değildir.

insan, kurulu düzenin çarkları arasında ezilen, huzursuzluğun, endişenin, gerginliğin, korkunun ve bilinç altında ki bütün akıl dışı dürtülerin kurbanı durumuna sürülmüş olan çaresiz insan.

gelişmiş ülkelerde çalgı ve ses sanatçılarının ana okul ve temel öğretim okullarında müzik söyleşisi yapması kuralı getirilmiştir.

halka bir şey öğretmenin yanı sıra, halktan öğrenilecek çok şey vardır.

savaş savaş olalı böyle zulüm görmedi.

yetenek, gelişim hızıdır.

Finlandiya'daki lokanta hikayesi.

Gezmek, etkileşimde bulunmak çok önemlidir.

Öztürkçeden yana değilim, Türkçeden yanayım.

biz müzikçiyiz, biz bekleyemeyiz ve gecikemeyiz.

tahribatı onarmak için önce tahrifat düzeltilmelidir.

inanın bir piyanoya hurda dememek için yorgun diyorum.

sanat düş gücüyle yapılır.

doğaçlama besteciliğin %80dir. Fazıl Say

müzik diğer sanatlarla bağlantılı olması gerekir.

Aslında müzik ekmeği anlatır. Ekmek kavgasını.

ciddi bir eğitim yarı zamanlı olmaz. yarı zamanlı sanat hiç olmaz.

Ahmet Say

Müzik Yazıları

Müzik Ansiklopedisi Yayınları

371  sayfa





28 Ağustos 2015 Cuma

derleyen:özcan karabulut - emek öyküleri eleştirisi

emek öyküleri notabene yayınlarından çıkmış, içinde on iki öykü barındıran bir kitap.
tren yolu manzaralı güzel bir kapağı var.

füruzan, nursel duruel, mehmet zaman saçlıoğlu, özcankarabulut, sezer ateş ayvaz, faruk duman, ayşe sarısayın, zafer doruk, jale sancak, vecdi çıracıoğlu, hasan özkılıç, yasemin yazıcı gibi yazarların öyküleri yer almakta.

kitabı şiir tadında okudum. ağır ağır sindire sindire.

madenci, esnaf, sanatçı insanların öyküleri.

emek öyküleri ismi gerçekten çok ağır. beklenti tavan yapıyor.

emek, bu dünyayı mevcut sistemi ayakta tutan olgu.

aslında kapitalizmin zayıf karnı.

bir fabrikada temel amaç iş gücüne bağımlılığı mümkün olduğunca azaltmak. bir kişi işten ayrılsa yokluğunun hissedilmemesi.

kapitalizm istiyor bunu. şu anda gerçekleşme oranı ortada. son noktası ise robot teknolojisi.
bakalım izleyip göreceğiz.

emek kapitalizmin zayıf karnıdır demiştik. Buradan vurmalıyız. ses gelmeli.

düşünelim, çok parası olan bir kişi, diğer insanlar olmadan o parayı harcayamaz. o para sadece kağıttır.

bu sistemi, kapitalizmi emekçiler inşa etmedi, emekçiler katkı sunuyor, yine yıkacak da emekçiler.

alıntılar

dünyayı tanıyan, havayı güneşi tanıyan insanoğluna, bu dehlizler, bu ağırlık hep alışılmaz gelecektir. füruzan

onlar olmazı yaşıyorlar.

gelişmiş bir makinenin çalışması her zaman hayranlık verici bir güzellikti.

madenciler kırkına varmadan ölürler, biz burada kazanalım da hiç olmazsa çoluğumuz çocuğumuz rahat eder.

hep kuşaktan kuşağa ertelenen hayatlar.

biz gurbete giriftar olduk.

sırtlarıyla kömür çekeceklermiş, küfelerle, yalın ayak. ölmeden cehenneme girmişler belli, günahlarıysa belirsiz.

sevmem gevşekleri, mızmızları.

ömrüm boyunca insanları en çok iş başında olduklarında sevdim. nursel duruel,

neyimizi eksiltebilirsiniz bizim bir somundan başka.

namazda selam verilir değil mi? iki yana meleklere? benim selamım sizedir. anama ve sana genç ömrünü cephede bırakanlara.

elin kiri, işin pisi olmaz.

adamın gülümsemesi mor bir asma filizi. zafer doruk

emek öyküleri

notabene yayınları

136 sayfa


10 Ağustos 2015 Pazartesi

ahmet say - müzik nedir, nasıl bir sanattır eleştirisi

ahmet say ın müzikle ilgili yazdığı kitaplarla devam ediyorum. ülkemizde pek fazla müzikle ilgili yayına rastlayamıyoruz. ahmet say bu boşluğu doldurmakta büyük çaba harcamış bir isim. kitaplarında ki dilde gayet güzel.

müzik nedir, nasıl bir sanattır, ahmet say ın bir dergi için yazdığı müzik yazılarının derlemesidir.

Okura müzikle ilgili bilmesi gereken temel kavramları açıklıyor. her bölüm sonunda dergi okuruyla yaptığı soru cevaplar var. gerçekten ilginç notlar.

ahmet say ın diğer kitaplarını okuyanlar bu kitabı onların bir özeti, prototipi olarak görebilir. fakat bilgi edinme, güncelleme adına güzel bir kitap.

müziğin zaman içinde aldığı yolu net anlayabilir, günümüzle ilişkilendirebilirsiniz.

yazılarda geçen tavsiye kitapları da okumaya sabırsızlanıyorum.

Alıntılar

Sevgi, işte eğitimin evrensel ilkesi. insanoğlu sevdiği konuları daha çabuk öğrenir.

müziksiz insan, müziksiz toplum olmaz.

müziğin anlamı, insanın hayat karşısında ki davranışlarıdır.

müzik insana kendini tanıma, kendini ifade etme, kendini gerçekleştirme ve kendini aşma olanağı verir.

bir ülkenin doğru yönetilip yönetilmediğini ahlak açısından yücelip yücelmediğini anlamak istiyorsanız, o ülkede ki müziğin düzeyine bakınız.

mozart, sanatın bağımsızlık bildirisidir.

yaşamdan otuzbeş yaşında ayrılmakla sonuçlanan bu seçim, fedoal aristokrasiye meydan okumanın bedelidir.

müzik seni seven kalabalıklar demektir.

prens, sizin asaletiniz doğuşunuzda ki tesadüfe bağlıdır. oysa ben kişiliğimi kendim oluşturdum. yeryüzünde prens yüzlerce var, daha binlercesi de gelip geçecek ama bir tane beethoven var.

gerçek müzikçi dinleyicilerin gönlünü alan kişidir. onu iten değil.

wagner de deha var ama sorun bu dehanın nasıl kullanıldığıdır. ( finkelstein )



ahmet say

müzik nedir, nasıl bir sanattır?

evrensel basım yayın

248 sayfa

7 Ağustos 2015 Cuma

orhan kemal - 72. koğuş eleştirisi

Edebiyatımızda Orhan'lar olmasa ne yapardık kim bilir!

Şiirde Orhan Veli, düz yazıda Orhan Kemal.

72. Koğuş, tipik Orhan Kemal hikayelerinden. Candan halktan bir hikaye.

Orhan Kemal'in hikayeleriyle okur hayatım başladı diyebilirim. Rüyalarımda hikaye kahramanları yerine geçtim. Hikayede 10 kişi geçiyorsa hepsini sırasıyla yaşadım. Her gece.

Bir gece Beton Ahmet, diğer gece Kaya Ali, ertesi gece Bobi oluyordum.

72. koğuş Kaptanın, Berbat'la, Sölezliy'le, Fatma'yla olan ilişkisini anlatır. İnsanoğlunun dramını.

Şerefi anlatır bilmeyenlere, onuru anlatır.

Bilmeyende olur, unutan da tabi.

Sonu hüzünlü bir hikaye. Yürek deşen. İyisi kötüsünün değil, herkesin kaybettiği bir hikaye.

Everest yayınlarının kalitesi gerçekten güzel. Kapağı, sayfaları iyi.

Arka kapak yazısı biraz abartılı olmuş.
" Çok az yazar okurun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir."

Alıntılar

yaşayacaklardır. yaşamlarının yurda ulusa herhangi bir faydası olup olmadığını düşünmeden, yurdu ulusu hatırlarından geçirmeden.

insan parayı, paraya vermeli araya değil.


72. Koğuş

Orhan Kemal

Everest yayınları

98 sayfa.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

ahmet say - müzik öğretimi eleştirisi

Plan, program iyidir. yapacağın işler yerli yerine oturur. gelecek tasarımı yapılır.

" müzik öğretimi " yazarı ahmet say, kitapta öne çıkan durum müzik öğretiminde karşılaşılan sorunlar, çözüm yolları, müzik öğretiminin içeriği.

kitabı okurken bende kendi programımı çizdim. düzenlemeler yaptım. tek negatif taraf, teoride pratiğe geçme sürecinde zorlanmış olmam.

müzik öğretimi, kitabında ahmet say derleyici durumda. diğer uzmanların izlenimlerini bir kitapta toplamış,. Kendi yorumlarını ekleyerek kitabı oluşturmuş.

kitabın zamanı 1950'li yıllar olmasıyla birlikte, günümüzde aynı sorunları tartışmamız çok tuhaf, boşa giden 60 yıl mı dersiniz?

kitaptan birçok alıntı yaptım. konu öneminin benim için yüksek olduğunu belirtmek isterim.

alıntılar

eğitimcilik, bir sevgi işidir ve ütopyaya uzanır.

eğitimcilik aslında bütün zorlukların üstesinden gelebilmektir. demek ki doğru yoldayız, görüyorsanız, başarıyorsunuz.

çalgıyı evde bırakın, ne zaman çocuk ses çıkarmaya çalışırsa müzik derslerine başlayın.

mutlu olmak ve mutlu etmek işte müziğin gerçeği.
önemli olan bunaltıcı müzik çalışmalarının içinde yitip gitmek değil, dışa açılmak, dünyayı tanımak  ve tüm insanları mutlu edebilmektedir.

belli dönemlerde müzik yapmayı bırakıp birkaç yıl boyunca dilediği gibi yaşamak tatil yapmaktır.

müzik eğitimi, yurt sevgisi ve insanlık borcudur.;

müziği seven çocuk, insanı sever, insanları, toplumu sever, yaşamı sever, eşsiz bir ruh kudreti ve zenginliği kazanır.

estetik eğitim, ahlak eğitimini de etkiler.

popüler müzik halk psikolojisinin ifadesi, halk müziği ise halk biyolojisinin ifadesidir.

müzik, yaşam dolu bir güç olmalıdır.

estetik duygumuz alışkanlı ve bilgiyle değişebilen bir şeydir.

çalmak bir hünerse, dinlemenin de bir kültür ve zevk işi olduğunu daima göz önünde tutmanız gerekir.

müzik zevki bilindiği gibi okulun müzik eğitiminde öğrenciye verilmesi gereken en önemli eğitsel amaçtır.

müzik dersinin amaçları; sesi, kulağı ve zevki eğitmektir.

müziğin biricik yayılma yolu konserlerdir.

profesyonel sanatçı, sanatını satmakla yaşamını kazanır. amatörler ise sanatı  zevk için ve kazan. beklentisi olmaksızın yapar.

iyi bir müzikçi kıskanmaz.
denizi bilmek başka. denizde yüzmek başkadır.

çağdaş eğitim anlayışı, insanın doğduğu günden başlayarak eğitilmesini öngörür.

müzik öğretim temelde ilkeli düzenli planlı ve yöntemli olmayı gerektirir.

müzik dersi bir sanat dersidir.



müzik öğretimi

ahmet say

müzik ansiklopedisi yayınları

167 sayfa



18 Temmuz 2015 Cumartesi

Richard Bach - Martı eleştirisi

Yalnızlık, çok iyi bir öğretici. İyi bir öğretmen. Islah edici. Abarttım galiba. Yalnızlığın kutsanması diyelim.

Zaman zaman ihtiyaç duyduğum bir olgu yalnızlık. Belki dinlenmek, düşünmek için, mola ihtiyacından da olabilir.

Sebebi ne olursa olsun yalnızlık günümüzde güzel bir terapi. İhtiyaç.

Kendimi dinlemek istiyorum.

Şunun farkındayım ki biz toplumla varız. Toplum beni şekillendirir, öğretir. yedirir, giydirir. içirir Filan filan. Gerçekten de böyle mi?

Kısmen. Toplumla birlik olduğumuz muhakkak, Doğa şartları çetin, hep birlikte mücadelemiz daha güçlü.
Fakat Takım arkadaşlarımızı sefalet içinde bırakmaktan bu yazıda bahsetmeyeceğim.

Bu yazıda yalnızlığın getirisi götürüsü söz konusu. Durup dinlenmenin önemi. Reklam cıngılında ki gibi " tatil için çalışmıyoruz " yaşamak için çalışıyoruz. sabah bunun için kalkıyoruz, bunun için yiyip içiyoruz, yaşam mücadelesi. Bu mücadeleden gözlerimiz kör oldu. Hislerimiz kayboldu. Yedi yetimiz sıfırlandı.
Yalnızlık bu yetilerin geri gelmesi için bir çabanın adıdır bir bakıma. Yaşam mücadelesinin farklı bir biçimi.
Martı Jonathan Livingston, yalnızlığı bize tarif eder, yalnızken ki yapılacak aktivitelerden bize  sayfabahseder. :)
Sempatiktir, yalnızdır, mutludur, yalnızdır, heyecanlıdır, yalnızdır, düşünür, yalnızdır.
Yalnızlığı vücutta avantaja çevirmekten bahseder.
uçar,kaçar martı jonathan livingston.
güzel hayallerle öykü kitabını okuyup bitirmiş olursunuz.
Yaşayan insana, nasıl yaşayacağını bile öğretebilir.

Alıntılar:
onca zamanı boşu boşuna geçireceğime, uçmayı öğrenebilirdim. Öğrenecek ne çok şey var!

o korkuyu yenmenin gururuyla haz alarak yaşıyordu.

Cehaletimizi kırabiliriz, kendimiz olabiliriz, özgür olabiliriz.

iyinin, mükemmelliğin sınırı yoktur.

başarmak için ne yaptığını bilmek gerek.

Gerçekten kim olduklarını anlamaya bunları bilerek yaşamaya başladılar.

richard bach

martı jonathan livingston

Çeviri: kader ay demireğen

epsilon yayıncılık

92 sayfa

15 Temmuz 2015 Çarşamba

jose saramago - defterler eleştirisi

Jose Saramago, Portekizli klas yazar.

Kitabı büyük istek, arzuyla edindim. Gazetelerin kitap eklerinde, internette, twitterda, bloglarda bir çok tanıtımına rastladım. Haliyle beklentimde çoktu. Beklentim bu kadar fazlayken, kitabı edinmem ve okumaya geçmem altı ayımı aldı. Kendi kendime çok ayıp ettiğimi düşündüm.

Satın almıştım, ve her şey bitmiş miydi?

Jose Saramago, defterler, yazarın blogta yazdığı yazıların kitaplaşmış halidir. Blogunda kendisinin iyi bir bloger olamadığı eleştirilerine esprili cevapla karşılık vermekte, yapıcı ve saygı çerçevesinde olan eleştirileri dikkate aldığını söylemektedir.

Jose Saramago, birçok konuya değinmiş. Siyasileri, sistemi eleştirmekten geri durmamıştır. Üslubundaki güzellik takdir edilmelidir. Büyük bir ustalıkla tenkit etmektedir.

Jose Saramago, blogun sonlarına doğru, notların kitaplaşacağından bahsetmiş. Umberto Eco' nun takdir yazısıyla mutluluk duymuştur.

Kendi cümlesiyle Jose Saramago, defterler için" en heyecanladığım kitap " demiştir.

Kitap Kırmızıkedi yayın evinden çıkmıştır. Bu sıralar Kırmızıkedi, Jose Saramago' nun tüm kitap yayın haklarını almıştır. Hayırlı olsun diyelim.

Şunu da eklem isterim ki çevirinin çevirisi kitaplardan pek hoşlanmam. Örneğin bu kitabın orjinal dilli Portekizce, kitap İspanyolcaya çevriliyor. Daha sonra çevirmen İspanyolcadan Türkçeye çeviriyor.

Oysa ki Portekizceyle harmanlanmış, onunla yaşamış, diğer portekizli yazar çizerle haşır neşir olmuş, o coğrafyayla ilgili, çevirmenlerin direk çevirisini de sabırsızlıkla bekliyorum.

Edebiyatımıza katkısını bir de o zaman değerlendiririz.

En azından çok satan yazarlarda yapılabilir. Tüm yayın hakları da alınmışsa :)

Alıntılar:

yalnızca kitap sayfalarını geri dönüşü vardır, yaşamın kilerinin değil.

demokrasi bedeli her gün ödediğimiz yanılsamadır.

solun, içinde yaşadığı dünyadan zerre haberi yok.

çoğu anne babanın düşmanları evde, kendi çocukları.

kafirde ilahi iradeden doğmuş bir yaratıktır.

ben siyasal iktisatçılara, ahlak bilimcilere soruyorum. bir zengin yaratmak için kaç kişiyi sefalete, orantısız çalışmaya, ahlaksızlığa, aşağılanmaya,cehalete, üstesinden gelinemez talihsizliğe ve mutlak yoksulluğa mahkum etmeniz gerektiğini hesapladınız mı?

iyilik ve adalet olmayınca geriye kalan merhamettir.

akrabalar mükemmel değiller ama iyi insanlar kesin.

eğer bir insanı canlı bombaya dönüştürecek nedenleri anlamıyorsa, İsrail'in hala öğrenecek çok şeyi var.

bize gelince gösteri yapmaya devam edeceğiz.

bir gün dünya daha iyi olabilecekse bu bizim tarafımızdan ve bizimle olacak.

bırakın böyle kalayım, beni ben yapan hafızamla. Hiçbir şeyi unutmak istemiyorum.

ilk ölüm uzun zaman önce onurun ölümüydü.

yolculuğun sonu yalnızca bir başkasının başlangıcıdır.

öldüler ve geçip gittiler.


Jose Saramago

Defterler

Çeviri: Nesrin Akyüz

Kırmızı Kedi Yayınevi

337 sayfa










4 Temmuz 2015 Cumartesi

campanella - güneş ülkesi eleştirisi

İtalyan düşünür campanella, 1568- 1639 yıllarında yaşamış. Çileli bir ömrü olmuştur. Çilesinin büyük bir sebebi de düşünceleridir.

Kişi düşünür, durur, durulur. Yeniden düşünür. Devinim devam eder. Campanella da bir hayat tasarlar, bir devlet tasarımı. Bunu soru cevap şeklinde okuyucularına anlatmaya çalışır.

Bu tip yayınlarda temel düşüncem bana ne kattığıyla alakalıdır. Fikir dünyam genişler. Yorum yeteneği artar. Ön yargılar azalır.

Campanella fikirlerini savunmasızca söylemiş. Zarar görmüş. Kendisi çile çekerken ondan beslenecek bir çok akımda zarar görmüş. İlerleme kaydedememiş.

Hoşgörü, günümüzde ve tarihe baktığımızda her zaman ütopyalarda kalmış. İçeriği boşaltılmış.
Gelecekte de hoşgörü anlamında pek yol alınacak gibi değil.

Campanella neler demiş, onlara bir bakalım.

güç, akıl, sevgi bir devletteki üç bakanlığın ismi başka bakanlık yok.

her şey ortaktır, paylaşma işi adaletle yönetilecektir.

bencillik ortadan kalkar, ortak yaşam gelir.

toplum bireyin ne ihtiyacı varsa onu sağlamalıdır.

ideal toplumda ki suçlar; nezaketsizlik, tembellik, asık yüzlülük, huysuzluk, dedikoduculuk, yalancılık.

kadın ve erkeklerin kıyafetleri aynı, kadın  ve erkek aynı sanatları öğrenirler.

yöneticiler bilgindir.

toplumda ezber yoktur, ezbercilik insanın düşüncesini köreltir.

öğrenciler için tatil zamanın ne yaz, ne kıştır, öğrenince tatil başlar.

evlerde otel, pansiyon mantığı vardır.

doğaya aykırı cinsellik idama kadar gider.

eşlerin ortaklığı.

soy ortalaması sağlanır. cinsel birleşme üç günde bir olur.

günde dört saat çalışılır.

mala mülke köle olunmaz, sadece yararlanılır.

sistem kendini devamlı geliştirir.

tüm herkes yönetime katılır.

suç paylaşılırsa ceza düşer. örneğin bir kişi katil olmuşsa toplum da suçludur. tüm toplum suçludur.

herkes severek çalıştığından yorulma olmaz.

çalışma prensibi kar değil, düzenli ve metodlu çalışmadır.

ortak yaşam zevke değil, saygıya dayanır.

Campanella'nın  manifestosu gibi oldu. Güneş ülkesinde bu cümlelerinin açıklamasını bulabilirsiniz.
Hemde deyatlı, örnekli, önceden çıkmış sorularıyla birlikte:)

kitabı sahaflardan almışlar, çan yayınlardan çıkmış, turuncu karton kapak, eski bir kitaptı.
Sahaf kokusu üzerinde.


tommaso campanella

çeviri:

haydar kazgan

vedat günyol

basım yılı: 1974

çan yayınları

143 sayfa




17 Mart 2015 Salı

dai sijie - balzac ve çinli terzi kız eleştirisi

peşinci esnaf gibi söylemek isterim ki bu yazı olasılıkla alakalı.

şöyle ki, herhangi bir şeyin olmasını istediğimde elimden ne geliyorsa yaparım.

istediğim de muhakkak bir olayın sonucunda gerçekleşir. şans gibi gelir ilk zamanlarda. derinine

indiğimde ise kültür, çalışma, birikim söz konusudur.

şunu da unutmayalım ki işe başladığınızda şans sizinledir. piyango tutması için bilet almanız gerek.

piyango beleşçi şansıdır. bahsettiğim o olasılık değil.

günlük nasıl olasılıkla karşılaşırız? ne kadar birikim, çalışma, azim, bizi o kadar isteklerimize

götürür.

olabilme ihtimalini artırır. biz kovalarız, gerçekleşince şans deriz. çalışmanın neresi şans?

çinin ismini bile telaffuzunda zorlandığımız o kasabasında hastanede gelişen olaylar tesadüf mü?

bu da diğer soru.

üçüncü soruda size gelsin, ne kadar şanslısın?

balzac ve çinli terzi kız okuması güzel, kendisi güzel bir kitap. vurucu sonlara bayılıyorum. tek

ipucum o olsun.

dai sijie yi takip ettiğim yazarlar arasına vardım. devamı gelecek umarım.

çevirmenin de hakkını teslim etmek lazım. gayet güzel. temiz çeviri.

doğan kitap, pek sevmesem de güzel bir baskı olmuş. temiz iş.

alıntılar

ister sosyalist olsun, ister kapitalist çağdaş toplumlarda hikaye anlatma ne yazık ki artık meslekten sayılmıyor.

bize bu kitapları yasaklamış olan herkesten nefret ediyorum.

balzac ve çinli terzi kız

dai sijie

sema rifat

doğan kitap

187 sayfa




7 Mart 2015 Cumartesi

karl marks - sevilen bir insan yapmalısın kendini eleştirisi

ekonomi alanında sözlerim birikiyor. çok fena patlayacağım.

aslında fazla detaylandırmaya gerek yok, temel prensipler üzerinden şekillenebilir.

örneğin özelleştirmeye karşı duruş bunlardan biridir. barınma sorunu bunlardan biridir.

barınma sorunu çözüldüğünde gerisi iplik söküğü gibi gelir. su akar yolunu bulur. fazla kavramlarla

boğmaya gerek yok.

çalışma saatleri.

kişisel özgürlük.

hep bunlar açılması gereken konular. fazla girilmiyor. insanlığın şu andaki birçok zincirinden bazıları.

hareketlerimizi, kararlarımızı piyasanın belirlemesi.

bize zararlı kimyasal içerikli ayakkabı giydirerek bile ömür süremizi piyasa belirliyor.

çay içeriyor, domates yediriyor.

sosyalizm-komünizm ekonomileri vicdanı ön plana alan ekonomilerdir. bizim savunduğumuz o

şekildedir.

marks takip ettiğim ekonomi düşünürlerinin başında gelir. sistemin falsolarını gözler önüne serer.

sevilen bir insan yapmalısın kendini de alakarga yayınlarından çıkmış, karl marks ın eserlerinden alıntılarla oluşmuş bir kitap.

okuyucuda karl marks okuma heyecanı doğuyor.

aforizma diye ön sözde belirtilmiş. aforizmadan uzak, denmemeli.

karl markısın cümleleri diyebiliriz. aforizma biraz sert kalır.

çabuk okunan bir kitap, karl marks kendini sevdiriyor.



bir diyalogtan bahsedip bitiriyorum.

dostum sordu bana:

M: Devrim neyi değiştirir?

A: İçtiğin suyun tadı bile değişir.

alıntılar

başkalarını özgürleştirebilmek için öncelikler kendimizi özgürleştirmeliyiz.

para insanın tüm tanrılarını aşağılar ve onları metalara dönüştürür.

politik ekonomi, işçiyi sadece iş hayatı olarak, en zorunlu yaşamsal ihtiyaçlara indirgenmiş bir

hayvan olarak görür.

özel mülkiyetin aşılması demek, bütün insani duyuların ve bütün insani niteliklerin bütünsel özgürleşmesidir.

zaman her şey, insan hiçbir şeydir. insan olsa olsa zamanın en kazıdır.

sosyalistler ve komünistler proleter sınıfın  teorisyenleridir.

gerçek hareketin her adımı bir düzine programdan daha önemlidir.

maddi ve manevi her şeyin pazarlanabilir bir değer haline geldiği, en gerçek değerinden değerlendirmek üzere pazara getirildiği dönemdir.

komünistlerin teorisi tek bir cümlede özetlenebilir. özel mülkiyetin kaldırılması.

herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre

eğer ipek böceği tırtıl olarak varlığını devam için koza örseydi, ücretli işçinin mükemmel bir örneği olurdu.

vatanseverlik mülkiyet duygusunun en ideal biçimidir.

köylü şeytanı düşündüğü zaman onu vergi memuru kılığında hayal eder.

insan kendi emeğiyle yarattığı ürünlerin egemenliği altındadır.

karl marks

çeviri: yavuz yayla

alakarga kitap

78 sayfa





26 Şubat 2015 Perşembe

onur caymaz - iki film birden eleştirisi

geldi bahar ayları, gevşedi gönül yayları.

mevsimleri incelediğimizde incelemeye de gerek yok, hissettiğimizde, her günün farklı bir hikaye olduğunu görebiliriz. yağmur, kar, soğuk, sıcak, rüzgar, güneş, bulut.

bu sene güzel kış oldu. memleketim istanbulda. barajlar doldu, toprak bereketlendi, varsa.

kışın uzun sürmesi kuşlara pek yaramaz gibi gelir. aç kalır yavrucaklar. bahara çıkabilen populasyonların mevcutları azalmıştır.

kışı en çok bitkiler ve durumu iyi olanlar sever. bitkilerin can suyudur kış. hele bir de yağışlı geçtiyse. bahara hazırlık. durumu iyi olan için faktörleri şu an saymak istemiyorum.

bugün kış ertesi sabahların ilklerinden biri, evden çıktım, hoşçakal anne, betonlaştırdığımız bahçenin üzerinden yürüyorum, çamur olmasın diye harçlanmış, yine de çamur olur.

o betonlaşmış bahçenin üzerinde betonu çatlatıp, açmaya çalışan sümbül. inatçı denemez. sadece hasbelkader dünyaya gelmiş. madem öyle yaşayayım diyor. sümbül enerjisi bana yeter bugün ü de atlattık.
onur caymaz ın iki film birden hikaye kitabıyla yazdıklarımın ne alakası var demeyin, içimden geldi.

iki film birden yazarın insiyatifi. iki uzun hikayenin yer aldığı kitap. betimlemeleri severim boğmayanını. bu işte öyle bir kitap.

iki film birdenin ilk perdesinde onur caymaz şiiri hikayesinden daha iyi diye düşünmüştüm. son perde de hikayesinin güzelliği şiirini geçti. tek huzursuzluğum, onur caymaz, yazar isminin son sayfada geçmesi.

bir de ferhat a noldu?

yaşayan yazar okuyunca kafalarda oluşan soruların bir gün cevabını bulacağı ümidi doğuyor.

beklenti.

son olarak bir türlü yazıyı bitiremesem de, yazarları yaşarken destekleyin gibi cümleler kurmayacağım, kitapları alın, okuyun, tartışın gibi cümleler.

diyeceğim siz kendiniz için okuyun, alın, verin, tartışın.

zaten yazar, sümbül gibi beton deler.

alıntılar

*insan bir savaş meydanı ne çok ölü kalıyor arkamızda.

*kimseye hiçbir şey için suç bulamıyorum artık ben.

*oysa özgürlük paraydı.

*bilinçsizce tutulmuş sınıfsal hesabı yatakta görmek.

*ben unutulmuş çocuklardan muhsin, size aşığım.

*zenginler temsil edilmekten hoşlanır.

*bizse paranın hakim olmadığı dünya için savaşmıştık.

*hırsızdan korkulmayan evler.

onur caymaz

gökyüzü sineması
iki film birden

iletişim yayınları

240 sayfa

17 Şubat 2015 Salı

malcolm gladwell - outliers eleştirisi

peşin peşin söylemeli,

insan karar süreçlerinde önyargılarından kurtulmalı. hayatın her alanı karar alma dersek. denklemi

sen kur.

kişisel gelişim kitaplarına hep önyargılı baktım. itici gelir bana. elim gitmez. gözüm süzülür. nazlanır.

bu kitap kişisel gelişim kitabı mı? hayır. bilgileri istatistikleri size veriyor. tercih yine sizde.

peki kitapta neler var?

italya kasabalarından, hokey oyuncularından, liselerden, ilkokullardan, mozartan, bill gates den,

korelilerden ki ilgim var, çinlilerden, jamaikadan. bi bakın derim.

şunu da hatırlatayım. 10.000 saat kuramı benim hayatımı değiştirdi. gerçi her nefeste hayat değişir,

kaos teorisine göre, bence de. önemli bir kitap.

her sabah dün ne kadar ne yaptım, net, kılçıksız olarak saat cinsinden yazıyorum.

iki saat kitap okudum, 1 saat akordeon çaldım. ay sonu muhasebesi zevkli oluyor. bir daha ki aya

somut umutlar.

yazarın anlatımı da güzel. kitap kapağını pek beğenmedim. itici bulduğum gibi. kitap çok fazla beni

alın diyor. ben öyle anlıyorum. hoşuma gitmiyor. sırf bu sebepten 10.000 saat kuralını es geçecektim.

nasip kısmet diyaletiği.

sosyal ilişki, kümülatif birikim, çalışma, zeka belli bir noktaya kadar, fırsat, genetik yatkınlık, yetişdiği kültür, azim. bunlardan başarı faktörlerimiz.

alıntılar

italyanın roseta kasabasından, pensilvanya ya gelen italyan göçmenler, sosyal ilişkilerle sağlıklı kaldı.

danimarka yaşın getirdiği farklılar eşitleninceye kadar seçme kararlarına yönelmiyor. 10 yaş

en büyük vergi indiriminden yararlanan zenginlerdir. en iyi eğitimi alan ve özen gösterilen en iyi

öğrenciler.

başarılı olanlara aşırı derecede hayranlık duyuyoruz ve başarısız olanları aşırı derecede gözardı ediyoruz.

belli bir eşiği aştıktan sonra zeka önemli değil.

bizi saat 9 ile 5 arasında mutlu eden şey ne kadar para kazandığımız değil, işimizin bizi tatmin edip etmediği.

yeterince çalışır, kendinizi ortaya koyar, beyninizi ve hayal gücünüzü kullanırsanız, dünyayı istediğiniz gibi biçimledirebilirsiniz.

yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen hiç kimse ailesini zengin etmekte başarısız olmaz.

başarı için fırsat eşitliği olan bir toplum.

outliers

çizginin dışındakiler

malcolm gladwell

aytül özer

medicat yayınları

244 sayfa



11 Şubat 2015 Çarşamba

ismail pelit - köpekler ve allah eleştirisi


kelimeler, cümleler nereden, nasıl başlasın, bilinmez bazen.

duygular göğsünün şişirdikçe şişirir. rastgele konu atarsın ortaya havaların durumu gibi. esas

anlatmak istediğin o değildir. yine de konuşmuş olursun. bir nevi terapi rahatlarsın. dinlendiğini hissetmesende konuşmuşsundur. anlatmışsındır. umarım rahatlamışsındır.

buram buram depresif. ve ince bir buhran her yerinde metnin.

hem yazar, hem romanın kahramanı.

ismail pelit in düz giden romanı, vurgunla bitiyor. çırpına çırpına.

şu kısa bilgiyi de eklemek isterim. bu romandan sonra melankolikliği rafa kaldırdım. birazda mutlu

mesut takılalım.

bir bilgi daha ekleyeyim tam olsun. bilgi küpü bir yazı aman allahım.

bu blogta bahsettiğim kitaplar, başlı başına okunması gerek kitaplar benim açımdan. her hangi özet

ve açıklama kaygım da yok. sadece kitapların büyüsünü bozmamaya çalışıyorum.

kitap baskısı, yazı fonu, yayıncının amblemi güzel olmuş.

alıntılar

biliyordu şiddetim güçsüzlüğümdendi.

köpekler ve allah la geçirilmiş, güzel zamanlarım olmasaydı, dünyada görüp geçirdiğim çirkinliklere

de katlanamazdım.

medeniyet bedenime temas edip beni giydirsede ruhum serbestti.

dünyaya bakıyorum ve duyduğum acının kökeninde başkalarının zalim çirkinliği değil, yok olan

saflığım yatıyor.

hayatı anlamak değil, yaşamak istiyordum.

gecenin üçünde birini arayabiliyorsanız ona sarılıp uyuyabilirsiniz.

gerçek dünyada bir ticarethanede bulunuyordum ama kafamın içinde bir ameliyathane vardı.

hepimiz ölüleri severiz.

insanların huzurdan anladığı çirkin bir konfor.

mutsuzluğumun sebebi bana ait olanların beni sahip olmak istediğim şeylerden uzak düşürmesiydi.

acemi bir sokak köpeğinden farkım yok.


köpekler ve allah

ismail pelit

raskol un baltası yayınları

224 sayfa



7 Şubat 2015 Cumartesi

paul lafargue - tembellik hakkı eleştirisi

biraz ihtisaslı olduğum alanlardan bahsetmekte fayda var. biraz biraz. ısındıra ısındıra.

gerçi kendimi Lafargue ın kayınbabasına saklıyorum. neyse inceden girizgah yapayım.

tembellik hakkı, iş- üretim sistemleri ahlaktan yoksun olduğu sürece ilgi görmesi gereken bir kitap.

işçilerin, üretim çarklarında ki sıkışmışlığının resmini çekmekte.

panzehir, çözüm sunmakta.

pasifist yaklaşımlar önermekte.

ben de lafargue katılıyorum. üretim çevrelerinin rahatsız oluşunu hayra yoruyorum.

hele ki üç saat çalışma felsefesi, beni kazandı.

Lafargue incelemem devam edecek.

alıntılar

çalışın, çalışın, proleterler, toplumsal serveti büyütmek ve bireysel sefaletimizi artırmak için çalışın,

çalışın ki daha da yoksullaşarak, çalışmak ve sefil düşmek için daha fazla gerekçeniz olsun.

Kapitalist üretimin insanın gözünün yaşına bakmayan yasası budur.

birileri toprakları üzerinde iki büklüm çalışırken, diğerleri dükkanlarına bağlanmış,yeraltı dehlizlerinde

ki köstebek gibi kımıldayıp, dururlar. Ve doğaya keyiflice bakmak için asla doğrulmazlar.

her türlü bireysel ve toplumsal sefalet, proletaryanın çalışma tutkusundan doğdu.

descansir es salud : dinlenmek sağlıktır.

çağımızın çalışma yüzyılı olduğu söyleniyor. aslında acının, sefaletin ve çürümenin yüzyılı.

yoksul uluslar, halkın genelde rahat ettiği uluslardır. zengin uluslarda ise halk genelde yoksuldur. destut de tracy

işçileri üretiklerini tüketmeye mecbur ederek, engin bir işgücü ordusu elde edilecektir.


tembellik hakkı

paul lafargue

çeviri: ışık ergüden

kırmızıkedi yayınevi

66 sayfa





 

22 Ocak 2015 Perşembe

hermann hesse - bozkırkurdu eleştirisi

modern zamanın getirisi yalnızlık üzerine başka bir kitap.

algıda seçicilik midir, nedir? bilemiyorum.

fakat bu sıralar yalnızlığa takıldım. kış ayı da böyle geçsin.

bahara allah kerim.



geri dönüş, ileri gidiş anlatımı ilginç.

bulanık, rüya gibi tasvirler.

yapıkredi yayınlarının kalite ön yargısı da var tabii kafamda.

altı - yedi günlük okuma sonunda, yargım: hoş kitap.

alıntılar:

görün işte, böyle soytarı kişileriz biz, görün işte böyle insan.

insanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez. yaşamak için yaratılmışlar, düşünmek için değil.

medeniyetler çatışana kadar herkes mutlu.

bana karşı olmayan benden yanadır.

kişilik kuruntusunun maskesini alaşağı etmek için hindistanın binlerce yıl gösterdiği yoğun çabayı, batı aynı kuruntuları destekleyip pekiştirilmesi için harcamıştır.

birkaç kuruş paranın değil, yıldızların peşinde koşan bir adamdı.

bugünün pek az şeyle yeten basit ve rahat dünyası için fazla iddalı ve açsın.

yaşayacak ve gülmesini öğreneceksin.

yaradılış bakımından orta sınıfa mensup biri güçsüz bir yaşam dürtüsüyle donatılmıştır. korkaktır. kendisini elden çıkarmaktan çekinir, kolay yönetilecek biridir. şiddetin yerine yaşamayı, sorumluluğun yerine oyalanmayı seçer.

hermann hesse

bozkırkurdu

çeviri: kamuran şipal

yapıkredi yayınları

209 sayfa







19 Ocak 2015 Pazartesi

orhan veli - sakın şaşırma eleştirisi

yoğun günler şimdilik geri kaldı.

kış devam ediyor. kar, çamur, yağmur.

havalarda soğuk. olabildiğince yüklendim kitaplara.

tek yenilik çerçevelerden bakıyorum artık. farklı tecrübe.

işte tam bu sırada en sevdiğim şair orhan veli den devam edeyim dedim.

garip orhan veli.

insan susmasını da bilmeli, dinlenmeli.

derleyici : " kısacık yaşamı boyunca yazdıklarıyla türkiye nin en geniş sevgi çemberine ulaşan şairi

oldu. "

alıntılar:

kağıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi

ah birçok şeyler hatırlatan erik ağacı
ve o ilk yolculuklara başlayan hasret, zindan
atları çıngıraklı arabanın ardından
beyaz keten mendilimde sallanan ilk acı.
---
güzel kadınları severim
işçi kadınları da severim
güzel işçi kadınları
daha çok severim.
----
hiçbir şeyden çekmedi dünyada
nasırdan çektiği kadar
hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama allahın adını
günahkar da sayılmazdı
yazık oldu süleyman efendiye
----
bekliyorum
öyle bir havada gel ki
vazgeçmek mümkün olmasın
---
beni bu güzel havalar mahvetti
böyle havada istifa ettim
evfaktaki memuriyetimden
tütüne böyle havada alıştım
böyle havada aşık oldum
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti
beni bu güzel havalar mahvetti
-----
bedava yaşıyoruz bedava
hava bedava bulut bedava
dere tepe bedava
yağmur çamur bedava
otomobillerin dışı
sinamaların kapısı
camekanlar bedava
peynir ekmek değil ama
acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet
esirlik bedava
bedava yaşıyoruz bedava
----
uzanıp yatı vermiş, sere serpe
entarisi sıyrılmış hafiften
kolunu kaldırmış,koltuğu görünüyor
bir eliyle de göğsünü tatmış
içinde kötülüğü yok biliyorum
yok benim de yok ama
olmaz ki
böylede yatılmaz ki
-----

orhan veli

adam yayıncılık

107 sayfa


9 Ocak 2015 Cuma

rıdvan gecü - sünepe eleştirisi

zaman kavramını ilkokulda öğrendim. mahalle mektebi.

üç katlı, dışı sıvayı andıran kaplamalı. ilk katının pencereleri parmaklıklı.

kışları kalorifer haddinden fazla, paralanırcasına yanmasından okul sıcaktı.

garibanından ortahalli çocuğuna, herkesin yanakları pembe pembe.

ellibeş kişilik sınıfımız, sıralarda üçerli oturuyoruz. duvarda panolar, belirli gün ve haftalar.

hatırladığım kadarıyla kızıl renkliydi. metal başlıklı toplu iğneli.

mevsimler, çağlar panosu.

ilk çağ, orta çağ, yeni çağ. kısa insalık tarihi.

yazar rıdvan gecü de, ikibin yılında başlayan yalnızlık çağına ait hikaye yazmış. uzun hikaye.

sünepe.

yazarın kendi deyişiyle ilk romanı. devamının gelmesi halkımızın için de faydalı olması dileğiyle.

kahramanımızın iç çekişlerinin, günlük hayattaki yansıması kitabın her yerinde var.

okurla sohbet havası da var.

şu an bir bir.

yazar ve düşünür atıflarıda söz konusu. pek hoşuma gitmiyor.

iki - bir.

yazarın üslübu, kitabın konusu. kitap baskı kalitesi derken skor beşaltı - iki oluyor.

ve kitabı edinin, okuyun sonucu çıkıyor.

alıntılar

yalnızlaştırılma aşamamı zerre hatırlamıyorum.

günümüzün uyuyarak geçirdiğimiz dilimi dışında kalan zamanında uyutulmaya harcıyoruz.

meselem orhan dan daha büyük, kredim orhan dan daha az.

benim hayatımda üstlenilmez hiç bir edilgen fiil.

sizler yaşayabilmek adına, önce kendinizi mahkum etmek zorundasınız.

sünepe

rıdvan gecü

tekin yayınevi

123 sayfa



3 Ocak 2015 Cumartesi

yabancı - richard sennett eleştirisi

hasbelkader yaşarsın rastgele. nefes almanın sürekliliğini şans faktörüne bağlarsın. gece gündüz birbirini kovalar kundaktan beri soluduğun soğuk şehrin havası 2015 ocağında da aynı sadece biraz boğazım ağrılı.
sokaklarında süründüğün bu şehir sana yabancı gelmekte. halbuki bir biletle yeditepesinin dolaşıp gayriahlaki, eve geldiğim günler olmuştu. her otobüsü her kornayı bilirsin. araçların uzun kısa far oyunundan markasını çıkarzbilirsin. hatta ayaklarındaki çamurdan yolcuların geldiği semtleri tahmin edersin. tüm bu sezilere karşı tıkandığım nokta ben bu şehre ne ara yabancı kaldım.
yabancı, richard sennett yorumuyla, tuncay birkan çevirisiyle, sevdiğim yayınevlerinden biri olan metis'ten çıkmış. Gözlüğe geçmem dolayısıyla hep şikayetçi olduğum baskı kalitesi düzeldi.
Artık net.
kitap iki denemeden oluşuyor yahudi gettosu ve manet' in aynısının yabancılık çekme kültürü ile ilişkisini inceliyor.
yoğun kitap, kafa sakinken okunmasını tavsiye ederim. çeviri orta halli iyiye yakın kopukluklar var. fakat orjinalden kaynaklı mı çeviriden mi tam bilemedim. kendini yabancı hissedenler bir gözatsın derim.

Alıntılar:
yani en çok, kendinin en az farkında olduğun zaman kendinsindir.

tecritten menfaat elde edenlerin hikayesi...

modern dünyanın tecrit edici duvarlarının yerine otomobiller ve otoyollar alır.

ekonominin de din kadar kuvvetli bir güç olduğu ortaya çıkmıştır.

dünyayı dolaşırken kendilerini dönüştürmüşlerdir. kendilerini körlemesine iştirakten kurtarmışlardır.

memleket fiziksel bir mekan değil, seyyar bir ihtiyaçtır. insan neredeyse memleket daima başka bir yerde bulunacaktır.


Yabancı

Richard Sennet

Çeviri: tuncay birkan

Metis yayıncılık

92 sayfa

1 Ocak 2015 Perşembe

istanbul öyküleri antolojisi - jale sancak

güneşin, dünyanın, ayın hareketleri doğrultusunda insanoğlu takvimleri oluşturdu.
matbaa bastı.
Bana da karşısına geçip bakmak, sonrada yaprağı yırtıp çöpe atmak kaldı.
bazende sonbaharda ki ağaç yaprakları gibi yerlerdeki takvim yapraklarına basmak.
geçen günlerime bakıyorum boş geçen günlerime.
istanbul öyküleri antolojisi ikaros yayınlarından çıkmış.
jale sancak seçkisi.
istanbulun yokuşları, sokakları, insanları var. istanbul var hikayelerde.
Gözönündeki yazarlar da var, keşfedilmeyi bekleyende.
okuyun, okutun derim.
en azından sait faik abidin dino peride celal zeyyat selimoğlu oktay akbal bilge karasu demir özlü nursel duruel tezer özlü nemika tuğcu mehmet coral selim ileri hulki aktunç necati güngör semra aktunç nedim gürsel feride çiçekoğlu vecdi çıracıoğlu murathan mungan sezer ateş ayvaz mehmet ünver yasemin yazıcı jale sancak nalan barbarosoğlu jaklin çelik makbule aras haklarında fikriniz olur.
Alıntılar
onun kapıdan girmesiyle şimdiye kadar içimde hapsettiğim insafsızlığım,  huzursuzluğum, melankolikliğim uçup giderdi.
Genelevde faaliyet durur. Abidin Dino
kilyos'un kışı, denizinin, dırdırı saldırganlığı manyaklık kertesine ulaşmış bir kadından ayrımı yok.zeyyat selimoğlu
martı gübresi, taban fiyatı sıfır.
haklısınız kentimize yabancıyız şimdi oysa o zamanlar yabancı kentlere göç etmiş olsaydık bize dedikleri gibi oraları belki aşina gelirdi.
bende biliyorum liman kentlerinin kimlikleri denizde öpüştükleri yerlerde gizlidir ve kıyıları 6 şeritli yollarla boğmak dudaklara beton dökmek öpüşmeleri mühürlemektir.
güçlü ve akıllı olmak istemiyorum artık mutlu olmak istiyorum.
sen demini denize vermeden, ben çayını getiriyorum.

istanbul öyküleri antolojisi

Jale sancak

İkaros yayınları

246 sayfa