22 Ocak 2015 Perşembe

hermann hesse - bozkırkurdu eleştirisi

modern zamanın getirisi yalnızlık üzerine başka bir kitap.

algıda seçicilik midir, nedir? bilemiyorum.

fakat bu sıralar yalnızlığa takıldım. kış ayı da böyle geçsin.

bahara allah kerim.



geri dönüş, ileri gidiş anlatımı ilginç.

bulanık, rüya gibi tasvirler.

yapıkredi yayınlarının kalite ön yargısı da var tabii kafamda.

altı - yedi günlük okuma sonunda, yargım: hoş kitap.

alıntılar:

görün işte, böyle soytarı kişileriz biz, görün işte böyle insan.

insanların büyük çoğunluğu yüzmeyi öğrenmeden yüzmek istemez. yaşamak için yaratılmışlar, düşünmek için değil.

medeniyetler çatışana kadar herkes mutlu.

bana karşı olmayan benden yanadır.

kişilik kuruntusunun maskesini alaşağı etmek için hindistanın binlerce yıl gösterdiği yoğun çabayı, batı aynı kuruntuları destekleyip pekiştirilmesi için harcamıştır.

birkaç kuruş paranın değil, yıldızların peşinde koşan bir adamdı.

bugünün pek az şeyle yeten basit ve rahat dünyası için fazla iddalı ve açsın.

yaşayacak ve gülmesini öğreneceksin.

yaradılış bakımından orta sınıfa mensup biri güçsüz bir yaşam dürtüsüyle donatılmıştır. korkaktır. kendisini elden çıkarmaktan çekinir, kolay yönetilecek biridir. şiddetin yerine yaşamayı, sorumluluğun yerine oyalanmayı seçer.

hermann hesse

bozkırkurdu

çeviri: kamuran şipal

yapıkredi yayınları

209 sayfa







19 Ocak 2015 Pazartesi

orhan veli - sakın şaşırma eleştirisi

yoğun günler şimdilik geri kaldı.

kış devam ediyor. kar, çamur, yağmur.

havalarda soğuk. olabildiğince yüklendim kitaplara.

tek yenilik çerçevelerden bakıyorum artık. farklı tecrübe.

işte tam bu sırada en sevdiğim şair orhan veli den devam edeyim dedim.

garip orhan veli.

insan susmasını da bilmeli, dinlenmeli.

derleyici : " kısacık yaşamı boyunca yazdıklarıyla türkiye nin en geniş sevgi çemberine ulaşan şairi

oldu. "

alıntılar:

kağıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi

ah birçok şeyler hatırlatan erik ağacı
ve o ilk yolculuklara başlayan hasret, zindan
atları çıngıraklı arabanın ardından
beyaz keten mendilimde sallanan ilk acı.
---
güzel kadınları severim
işçi kadınları da severim
güzel işçi kadınları
daha çok severim.
----
hiçbir şeyden çekmedi dünyada
nasırdan çektiği kadar
hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama allahın adını
günahkar da sayılmazdı
yazık oldu süleyman efendiye
----
bekliyorum
öyle bir havada gel ki
vazgeçmek mümkün olmasın
---
beni bu güzel havalar mahvetti
böyle havada istifa ettim
evfaktaki memuriyetimden
tütüne böyle havada alıştım
böyle havada aşık oldum
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti
beni bu güzel havalar mahvetti
-----
bedava yaşıyoruz bedava
hava bedava bulut bedava
dere tepe bedava
yağmur çamur bedava
otomobillerin dışı
sinamaların kapısı
camekanlar bedava
peynir ekmek değil ama
acı su bedava
kelle fiyatına hürriyet
esirlik bedava
bedava yaşıyoruz bedava
----
uzanıp yatı vermiş, sere serpe
entarisi sıyrılmış hafiften
kolunu kaldırmış,koltuğu görünüyor
bir eliyle de göğsünü tatmış
içinde kötülüğü yok biliyorum
yok benim de yok ama
olmaz ki
böylede yatılmaz ki
-----

orhan veli

adam yayıncılık

107 sayfa


9 Ocak 2015 Cuma

rıdvan gecü - sünepe eleştirisi

zaman kavramını ilkokulda öğrendim. mahalle mektebi.

üç katlı, dışı sıvayı andıran kaplamalı. ilk katının pencereleri parmaklıklı.

kışları kalorifer haddinden fazla, paralanırcasına yanmasından okul sıcaktı.

garibanından ortahalli çocuğuna, herkesin yanakları pembe pembe.

ellibeş kişilik sınıfımız, sıralarda üçerli oturuyoruz. duvarda panolar, belirli gün ve haftalar.

hatırladığım kadarıyla kızıl renkliydi. metal başlıklı toplu iğneli.

mevsimler, çağlar panosu.

ilk çağ, orta çağ, yeni çağ. kısa insalık tarihi.

yazar rıdvan gecü de, ikibin yılında başlayan yalnızlık çağına ait hikaye yazmış. uzun hikaye.

sünepe.

yazarın kendi deyişiyle ilk romanı. devamının gelmesi halkımızın için de faydalı olması dileğiyle.

kahramanımızın iç çekişlerinin, günlük hayattaki yansıması kitabın her yerinde var.

okurla sohbet havası da var.

şu an bir bir.

yazar ve düşünür atıflarıda söz konusu. pek hoşuma gitmiyor.

iki - bir.

yazarın üslübu, kitabın konusu. kitap baskı kalitesi derken skor beşaltı - iki oluyor.

ve kitabı edinin, okuyun sonucu çıkıyor.

alıntılar

yalnızlaştırılma aşamamı zerre hatırlamıyorum.

günümüzün uyuyarak geçirdiğimiz dilimi dışında kalan zamanında uyutulmaya harcıyoruz.

meselem orhan dan daha büyük, kredim orhan dan daha az.

benim hayatımda üstlenilmez hiç bir edilgen fiil.

sizler yaşayabilmek adına, önce kendinizi mahkum etmek zorundasınız.

sünepe

rıdvan gecü

tekin yayınevi

123 sayfa



3 Ocak 2015 Cumartesi

yabancı - richard sennett eleştirisi

hasbelkader yaşarsın rastgele. nefes almanın sürekliliğini şans faktörüne bağlarsın. gece gündüz birbirini kovalar kundaktan beri soluduğun soğuk şehrin havası 2015 ocağında da aynı sadece biraz boğazım ağrılı.
sokaklarında süründüğün bu şehir sana yabancı gelmekte. halbuki bir biletle yeditepesinin dolaşıp gayriahlaki, eve geldiğim günler olmuştu. her otobüsü her kornayı bilirsin. araçların uzun kısa far oyunundan markasını çıkarzbilirsin. hatta ayaklarındaki çamurdan yolcuların geldiği semtleri tahmin edersin. tüm bu sezilere karşı tıkandığım nokta ben bu şehre ne ara yabancı kaldım.
yabancı, richard sennett yorumuyla, tuncay birkan çevirisiyle, sevdiğim yayınevlerinden biri olan metis'ten çıkmış. Gözlüğe geçmem dolayısıyla hep şikayetçi olduğum baskı kalitesi düzeldi.
Artık net.
kitap iki denemeden oluşuyor yahudi gettosu ve manet' in aynısının yabancılık çekme kültürü ile ilişkisini inceliyor.
yoğun kitap, kafa sakinken okunmasını tavsiye ederim. çeviri orta halli iyiye yakın kopukluklar var. fakat orjinalden kaynaklı mı çeviriden mi tam bilemedim. kendini yabancı hissedenler bir gözatsın derim.

Alıntılar:
yani en çok, kendinin en az farkında olduğun zaman kendinsindir.

tecritten menfaat elde edenlerin hikayesi...

modern dünyanın tecrit edici duvarlarının yerine otomobiller ve otoyollar alır.

ekonominin de din kadar kuvvetli bir güç olduğu ortaya çıkmıştır.

dünyayı dolaşırken kendilerini dönüştürmüşlerdir. kendilerini körlemesine iştirakten kurtarmışlardır.

memleket fiziksel bir mekan değil, seyyar bir ihtiyaçtır. insan neredeyse memleket daima başka bir yerde bulunacaktır.


Yabancı

Richard Sennet

Çeviri: tuncay birkan

Metis yayıncılık

92 sayfa

1 Ocak 2015 Perşembe

istanbul öyküleri antolojisi - jale sancak

güneşin, dünyanın, ayın hareketleri doğrultusunda insanoğlu takvimleri oluşturdu.
matbaa bastı.
Bana da karşısına geçip bakmak, sonrada yaprağı yırtıp çöpe atmak kaldı.
bazende sonbaharda ki ağaç yaprakları gibi yerlerdeki takvim yapraklarına basmak.
geçen günlerime bakıyorum boş geçen günlerime.
istanbul öyküleri antolojisi ikaros yayınlarından çıkmış.
jale sancak seçkisi.
istanbulun yokuşları, sokakları, insanları var. istanbul var hikayelerde.
Gözönündeki yazarlar da var, keşfedilmeyi bekleyende.
okuyun, okutun derim.
en azından sait faik abidin dino peride celal zeyyat selimoğlu oktay akbal bilge karasu demir özlü nursel duruel tezer özlü nemika tuğcu mehmet coral selim ileri hulki aktunç necati güngör semra aktunç nedim gürsel feride çiçekoğlu vecdi çıracıoğlu murathan mungan sezer ateş ayvaz mehmet ünver yasemin yazıcı jale sancak nalan barbarosoğlu jaklin çelik makbule aras haklarında fikriniz olur.
Alıntılar
onun kapıdan girmesiyle şimdiye kadar içimde hapsettiğim insafsızlığım,  huzursuzluğum, melankolikliğim uçup giderdi.
Genelevde faaliyet durur. Abidin Dino
kilyos'un kışı, denizinin, dırdırı saldırganlığı manyaklık kertesine ulaşmış bir kadından ayrımı yok.zeyyat selimoğlu
martı gübresi, taban fiyatı sıfır.
haklısınız kentimize yabancıyız şimdi oysa o zamanlar yabancı kentlere göç etmiş olsaydık bize dedikleri gibi oraları belki aşina gelirdi.
bende biliyorum liman kentlerinin kimlikleri denizde öpüştükleri yerlerde gizlidir ve kıyıları 6 şeritli yollarla boğmak dudaklara beton dökmek öpüşmeleri mühürlemektir.
güçlü ve akıllı olmak istemiyorum artık mutlu olmak istiyorum.
sen demini denize vermeden, ben çayını getiriyorum.

istanbul öyküleri antolojisi

Jale sancak

İkaros yayınları

246 sayfa