28 Eylül 2014 Pazar

oğuz atay - tutunamayanlar eleştirisi

eylül ayı geldi geçti bile, kütüphane çalışmasından dolayı okumalar azaldı. Eylül itibariyle havalar da

karardı.

gel zaman git zaman oğuz atay' ın tutunamayanlarını yeni bitirdim. ilginç, okunası kitaplardan. hatta

onların ilk sıralarında geliyor.

işi açıkçası anlaşılması ve okuması zor olan çalışmalardan değil. ara ara romanlarda rastladığımız

benim pek beğenmediğim konu dağılması, konu genişlerken kurgu patlaması gibi olaylar söz konusu.

fakat şiirsel anlatımı, değindiği konular, kahramanların tutunamaması beni romanın içine çekti.

okudukça açılıyor, açıldıkça okuyor.

sen de oku derim.

kitabı bende canlı tutan alıntılara geçelim.

o, ömrü boyunca hep acele etmiştir. bu yüzden de hep geç kalmıştır.


üçüncü boyutunu kaybedip, bir düzlem olacaksın ve bende seni duvarda bir çiviye asacağım.

başka bir hayatın olabilirdi selim. seni istemeyenlerin dışında  bir düzen kurabilirdin.

hayat düşünceleri tutan bir hapishanedir.

özellikle en yakınınız sizi aptalca bir yarışma duygusuna sürükler.

hürriyeti seçti, yani sokağa düştü.

mağlubiyet hakkındaki hükmü tarihe bırakalım ve serencama devam edelim.

hayata dayanamadığımız için espri yapıyoruz.

ne yapmalı, bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlık benimseyerek,bu renksiz kokusuz varlıkla yetinmeli mi? yoksa başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı,köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi?

kendini çözemeyen kişi kendi dışında, hiç bir sorunu çözemez.

düzenli bir çalışma düzenine girebilmek için, üç temel sorunu çözmek gerekir. kendini tanımak kendini eleştirmek, dış etkenlerin uyutucu durgunluğuna kapılmamak.

onların düzenini korumak için gerekli olan sahte değerlere öem vermeyelim.

ne olur tutma artık beni hece vezniyle, allahın, senin ve tüm sevenlerin izniyle, çözülsün zincirlerim tutulan kol çalışsın. bir espri uğruna harcatmayın, alışsın.

tutunamayanlar, anlatamıyorlar ,anlatılmayanı.

hayat çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktı.

gökten bir musibet insin. lakin bu kavga dinsin.bu ehli sefalet dinsin. bana yardımcı olan sensin.

eşyam sadece basit bir iki tahta parçasından ibaretti,bu kadar şeyde bana tefekkür için yetti.

tarih bir tahriften ibarettir.

insanlar yüzünüze bakınca sizden bir şeyler koparabileceğini düşünmemeli.

bu ikinci sınıf pastahanede oturmuş boş hayaller kuruyorum.

yeni bir dünya var anlıyor musun olric? her şeyi geride bırakmak gerekiyor.

yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız?

bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz olric?

manava inandığım halde beni aldatıyor namussuz.

daha adını öğrenmeden ben onunla ilgili hayaller kurdum.

anlamasa da olur. kimse anlamasa da olur gerçek hürriyet budur olric. ben anlıyorum anlatamasam da olur.

cennet muhallebiden duvarlar demek değildir. sayın yetkili cennet insanları birbirlerini dinlemeleri demektir. birbirlerini anlamaları, birbirlerinin farkında lmaları demektir.

duvarları yıkmayı akıl ederse ,sıkıcı olmamayı da becerirler.

beter olsun diyeceğim oysa beter olan benim.

kendimden kuşkulanmadığım için, kimse de bende kuşkulanmayacak.

tek başın bir tadı olmuyor başarısızlığın.

oğuz atay

tutunamayanlar

iletişim yayınları

724 sayfa.