19 Aralık 2014 Cuma

cüneyt göksu - küba - sarı sıcak pencere

soğuk kış günlerinde özlemini duyduğum küba'ya dair basit bir yazı yazmak istedim.
sanırım şuan herşeyi bırakıp sırt çantamla birlikte " ya basta,  ya nasip " naralarıyla havaalanının yolunu tutmak isterdim.
küba anadolu gibi sarı sıcak şekliyle gözümün önünde hep.
İnsanları, iklimi, coğrafyası.
Küba üzerine çok düşündüm. ama burada kesmeliyim. çok hisli yazıların yeri burası değil.
Küba:  sarısıcak pencere; iki gezginin, küba seyahatini anlatmakta.
Kübayı tanımak isteyenlerin veya seyahate gideceklerin okuması gereken bir kitap.
Küba otelleri, küba yemekleri, halkı, ulaşımı, müziği daha birçok değerlerinden bahsedilmekte.
Kitapta geçen küba beşlisi; bugün kü gazetede gözüme çarptı, üç ü serbest bırakılmış. Amerika nın küba üzerinde uyguladağı ambargoda gevşeyecekmiş. Direnen halklara, ülkelere, kişilere selam.
Alıntılar
Bir kez özsu yürümüş dallara,
Patlayacaktır ağır sancılara karanlıklar
Varmak için o güzel yarınlara
Bizim de dağlarımız vardır che quevara.

Basit yaşacaksın, mesela susayınca su içecek kadar basit. Yalçn ergir

Küba: insanın gözünün görebileceği en güzel yer. Kolomb

hiçbir şey faydasız olamaz işsizlik sıfır olmak zorunda bir toplumdaki birey bir değer içermiyorsa o toplum doğru olamaz. Castro
hiçbir vatandaş şansıma terk edilip bir kenara konulmamalı. Castro
adalet güçlü olanın hakkını kolaylaştırmaktan başka bir şey değildir.
Hepsinin ortak noktası bir gölgeye sığınmış olmaları.
Ho ho ho sin mich
Ernestoya bin selam
2 - 3 daha fazla vietnam
günümüzde kim özgürlük savaşçısı kim terörist belli değil tanımı güçlü olan yapıyor.

Küba : sarı sıcak bir pencere

Cüneyt göksu
Serpil yıldız

Beyazvizyon yayınları

286 sayfa


9 Aralık 2014 Salı

juan manuel parada - işgal ve diğer öyküler

kış mevsimine yakışmayan pazar günündeyim. elektrik kesintisi günümü şenlendirdi.

senelerden beri kış benim için soğuk suyun yüze çarpması demek. güne hızlı bir başlangıç oldu

benim için.

devrik cümlelere bayılırım. beni yansıttığını düşünüyorum. mümkün olduğunca kullanmaya

çalışıyorum.

boğaz ağrısıyla birlikte battaniyenin altında ki yerimi alıyorum.

juan manuel parada ile böyle tanıştım. kış mevsiminde sarı sıcak olan ülkelerin yazarı.

juan manuel parada nın çok sağlam hikayesi işgal bu kitaptaydı. üzerine methiyeler dizilecek çok iyi

hikaye. okuyunca göreceksiniz.

bunu dışında hastanede ki palyaço, kitap satıcısı, kiralık fikirler, mutlu ülke can alıcı hikayelerinden.

juan manuel parada ya dikkat etmeye başlıyorum.

kitap alakarga yayınlarından çıkmış, kapak resmi çok hoş.

dört-beş yerde imla hatası olmasına rağmen güzel, açık, temiz çeviri olmuş.

hikaye severlerin ilgisini çekeceği bir kitap olduğunu düşünüyorum.

alıntılar:

kabul et numas, şansızlık ekiyorsun.

her şeye yeniden başlamak için yeniden başlıyorlardı.

bir gazoz ve iki çörek alacak, biraz da atari oynayacaktı.

değersiz olmaya veda edecektim.

her biri, kendisi olabilmek için diğerine ihtiyaç duymaktan nefret ediyordu.

orada bulunanların önünden yürüdü ve dışarıdaki dünyaya vardığında içerideyken ruhunu daraltan

sıkıntıyı tek nefeste dışarı attı.

juan manuel parada

işgal ve diğer öyküler

çeviri: berna talun üğüten

alakarga yayınları

103 sayfa



7 Aralık 2014 Pazar

ihsan eliaçık - demokratik özgürlükçü islam

demokratik, özgürlükçü islam, kitap için içeriğe uygun çok güzel başlık.

yazar ihsan eliaçık ın fikirlerinin oluşturduğu , üslup açısından da gayet iyi olan ,

hatta kapak kalitesi iyi, kapak tasarımı da sadeliği güzelliği olan bir kitap.

içeriği islamiyetin siyasi konularda da sözünün olduğu görüşünü savunan, geçmişten gelen akımları

inceleyen, kadın haklarına değinen, alternatif görüşlerin yer aldığı hoş bir kitap.

kitabın değindiği konulara ön yargılı olunabilir. fakat dilindeki özgürlüğü büyük kesim tarafından

sahiplenileceğini düşünüyorum. daha doğrusu benimsenebileceğini.

yazıyı okumaktan sıkılanlarla buradan ayrılabiliriz. görüşürüz.

biz devam edelim. ihsan eliaçık ı tv programlarını, panellerini izleyenler, kurduğu cümlelerin,

kullandığı kelimelerin aynı olduğunu görecekler. kitabı neyse, tv programıda o, benim bekletim,

kitaplarında dili biraz daha ağırlaştırıp, edebi olarak çeşitlemesi.

kitapları bilgi küpü olmasının yanında, üslubu da farklılaşmalı. örnek verdiği, olayı açıklarken tv

oturumunda zamansızlık söz konusu anlıyorum. kitaplarında bunun için yaya yaya, açıklaya açıklaya,

uzatmalı. kitap olduğu anlaşılmalı. yoksa tv programlarının metnini basması aynı iş.

neticede kitap okunmalı, demokrasi, özgürlük açısından okunmalı.

alıntılar

dinde reform değil, din anlayışında reform.

5 temel esas: adalet, emanet, ehliyet, meşveret, maslahat.

kesb- vehb ilişkisi incelenmeli

kriz analizi yapılırken iki yönde ilerlemek gerek. önce temellerin nasıl krize girdiği, ardından krizin

nasıl temellendirilmesi gerektiği.

peygamberlik sona ermeliydi ki artık insan akıl dışı yollardan gelecek haberler bekleyip durmasın ve

alemi tecrübi akılla anlamanın dışında bir yol aramasın.

insan işaret edilen yöne gitmemiş, işaret parmağının kendisiyle uğraşmıştı.

halbuki kendinden zannettiği o eski egemen kültür de krizin ürünüdür.

din temeldir, devlet bekçidir. gazali

icma kendi çağını bağlar.

kendine güvenen bir düşünce özgürlükten korkmamalı.

müslüman devletin amacı, müslüman fertlerin islama göre yaşabilme imkanı vermesi.

ben bir deryayım, dalgalanmamak bana uymaz,

eski zamanın hocalarından bıktım,

derinliklerime inecek gemiler nerdedir.

din bir vicdan işi değil, vicdanla başlayan bir iştir.

mütezile meshebi: devlete gerek yok.

yağmur indiği toprağa göre şekillenir.

kafalar alışmış, gözler alışmış, zihinler alışmış, başka bir şey değil.

milletler cesaretlerini birbirleri yerine başlarındaki zalimlere çevirsinler. moniteur universel


ihsan eliaçık

demokratik özgürlükçü islam

tekin yayınevi

310 sayfa

1 Aralık 2014 Pazartesi

nihat genç - tek tabanca

çok yoğun ve soğuk günlerdeyim. Akşam değil, artık geceleri anca eve gidebiliyorum. Beslenmem zayıf. Traş olmak, lüks haline geldi. Aynaya bakmadan geçen günler sıralnıyor. Havanın soğukluğu hareketimi azalttı. Sağlık açısından da pek iyi hissetmiyorum.
Ruh ve fiziksel halimi belirtmek istedim. 7 seneden sonra yeniden okudum. Hiç yaşlanmamış. Değişiklikler sadece bende.
Tek tabanca, aprıl yayıncılık tarafından çıkmış. Roman tesirinde hikayeler yazmışlar, tam bir edebi hazine yazmışlar. Şaşırdım.
Hikaye bekliyorum Nihat Gençten, hikaye tesirinde olsun. Edebi hazine olup olmaması ise tartışılır.
Nihat Genç in 6 kitabını okudum. Hepside su götürmez, şahane kitaplardı. Tek tabanca da şahane.
Nihat Genç, 2014 fuarda özenle okumam gerektiği hikayeleri işaretledi. Çavuşlar, narlıbahçe sokağı, kalkmış.
Kesiştiğimiz hikayeler, cenaze, ihtiyar kemacı.
Benim seçkim, melek teyzeyle sosyoloji, oyun kurmak, kalk ali.
Okudukça okunası, hiç bitmesin dediğimiz kitaplardan.
Alıntılar
Gitaristler ayaklarını pergel gibi açar, sahnede üçgen gibi yer alırlar.
Ah insanoğlu! Ah insanoğlu! Senden vazgeçenler utansın.
Hiçbiri yaşını bilmez, "ne derdin var?" dendiğinde rutubetten başka şikayet söylemez.
Kadınınıza işiniz gibi, işinize kadınınız gibi aşık olmak.
Entelektualizm oyunu bozar.
İnsan sırf merak eder.
Ağlamadan sevişmeyi öğrenebilsem.
Bernet şiiri:
Seni siyahlığın için seviyorum,
Şu göğsünü saran karanlık için
Seni efkarlı sesin için seviyorum
Şu göğsünü saran karanlık için
....
Unut köle olduğunu bir zaman

Yeni bir tür , sapık, başka cins insanlar olduk.

Kalbimize girmek isteyen bir insan, onurumuz, gururumuz, ebedi sırrımızdır.
Öyle içerdeki sakız ağzında sızardı.

Nihat Genç

Tek tabanca

April yayıncılık

298 sayfa


12 Kasım 2014 Çarşamba

desiderius erasmus - deliliğe övgü

kim seni övmezse sen kendini öv.

bu sefer alıntıyla başladım. sıra dışı kitaba nasıl başlasam diye düşünürken, aklıma gelen yöntemdi.

efsane kitaplardan biriyle daha karşı karşıyayım.

şu kısa hayat bu kadar eleştirilebilir mi, sorusunun ayrıntılı cevabını bu kitapta bulabileceğinizi

sanıyorum.

delilerden başka aşağı yukarı toplumun her kesimi eleştirilir. işin açıkçası sert eleştirileri ne kadar

çoksa haklılığıda o kadar çok.

çok geniş yelpazede  eleştirilerini sıralamış. tasvirlere pek girmeden direk sayılacak şekilde anlatımı

sürdürmüş. irili ufaklı fıkralarla kitap daha bir kültür yumağına dönüşmüş.

kitap okurken aklıma takılan diğer hususta anlatımını ilginç şekilde eduardo galeano ya benzettim.

önümdeki dört beş kitap olmasada ona da bu vesileyle yer verelim. sevdiğimden her yerde onu mu

görüyorum ne.

sonuç olarak farklı, alternatif görüşlerin yer aldığı, ilginç anlatımlara sahip bir kitap. okunması

gerekli. ön yargılara laf atan kitaplardan. alıntılarla daha net bir kanınız oluşur umarım.

kitabın baskısı olabildiğine kötüydü, kapağıda beğenmedim. çeviri fena değil. fakat imla yerlerde.

yayıncılık şirketi özen göstermeli.

ayrıca deliliğe talibim diyebilirim.

neyse alıntılar:

tekelerle ortak olmasını  rağmen, bilgelik işareti saydığı sakalını kestirmeyi başaramasamda onu asık

suratlı tavırlarından vazgeçirebilirim.

hoş ömür hiçbir tür bilgelik olmaksızın geçen ömürdür. sophokles

ancak delilik, gençliğin hızını yavaşlatır ve can sıkıcı ihtiyarlığı bizden uzaklaştırır.

dostluk bütün nimetlerin en büyüğüdür.

rica ederim söyleyiniz, insan kendinden nefret ederse, birini sevebilir mi?

öz saygı olmayınca, edinimlerinizde ne hoşluk, ne güzellik, ne uygunluk kalır.

insanlar ne kadar bilgeyse mutluluktan o kadar uzaklaşır.

hiç yaşamamış bir insan için ölüm anın hepsi aynıdır.

çoğu zaman en delisi, daha az deli olana, daha samimiyetle güler.

önce servet toplamayı, sonra beden ihtiyaçlarını düşünmek, daha sonra da ruhları aklına gelir.

ruhunu madde altında ezme.

özetle istediğiniz yere gidiniz, papalara, prenslere, bilgelere, kanun adamlarına, dostlara, düşmanlara

büyüklere gidiniz. peşin parasız hiçbir şey elde edilemediğini  görürsünüz, bilgeler de parayı hor

gördüklerinden herkesin onlardan kaçması normaldir.


desiderius erasmus

çeviri: hasan ilhan

deliliğe övgü

alter yayıncılık

207 sayfa





31 Ekim 2014 Cuma

sabahattin ali - kürk mantolu madonna

herkesin bir efsanesi varsa, bizim efsanemizde sabahattin ali mi?

sabahattin ali nin kürk mantolu madonna sı kafamda ki edebiyatın yapı taşlarındandır.

kelimeleri, cümleleri, kurgusu tam benlik. iki üç kez okudum. her okuduğumda ayrı bir tat aldım.

yan komşumuzla yaptığım hayata karşı sohbetlerde ( dün akşam bunlardan biriydi ) hep yanımda bu

kitap oldu. aklımda bu kitap oldu.

kahramanın rahatlığı, hayata bakışı, garibanlığı beni çok etkiledi. onun düşünceleri, onun kelimeleri

benim cümlelerim benim kelimelerim oldu. burada ki iyelik eki, sahiplik değil, bende ki yansıması

anlamındadır.

dolayısıyla raif in yaptığı yolculuk beni çok etkiledi. berlin in sokaklarına, caddelerine, meydanlarına

sıkıldığımda kendini atmak istedim. balıkesir e gittim geldim. ve gittiğim tüm resim galerilerinde bir

de onun gözünden, onun madonna ya baktığı gibi resimlere bakmaya çalıştım.

okuyun,görün.

son olarak kürk mantolu madonna, bence roman değil hikayedir. nedeni ise öyle hissediyorum.

alıntılar;

ahbapça bir selam ve temiz bir gülüş.

zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim.

bir ana bir ömür kadar hayat doldurduğumu bilerek yaşamak.

başkasını merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmek, ne kendimizi bu kadar büyük,

ne de başkasını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur.

insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmete teşebbüs etmektense,

körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı

tercih ediyorlardı.

onun yaşadığı yerde yaşamak, onun gibi yaşamak değildir.

niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz etmekten kaçtığımız halde ilk

rastgeldiğimiz insan hakkında son kararını verip gönül rahatlığıyla öteye geçiyoruz.

ben bu kadını yedi yaşından beri okuduğum kitaplardan, beş yaşından beri kurduğum hayal

dünyasından tanıyorum.

asıl muhim olan, iki insanın birbirini bulması, bir derce güç olan şu dünyada, bu nadir saadete

ermektir.

dimağ: beyin bilinç

tezahür: ortaya çıkma, belirme

itizar : özür dileme

sabahattin ali

kürk mantolu madonna

yky yayınları

160 sayfa

27 Ekim 2014 Pazartesi

ferit edgü - o - hakkari de bir mevsim

bu şekil konular çok dikkatimi çekmiştir.

gezi , coğrafi, etnik konular.

bu kitapta hakkari de geçmiş , bir öğretim sezonundan bahsetmekte. kitabı okuduğum sürece

hakkari de yaşadım. buz gibi temiz havasını içime çektim. bol bol çay içtim.

tezek kokusuyla ısındım. karlı dağ manzaralarına takılı kaldım. köpeklerle arkadaş oldum. kendi 

kendime yetmeye çalıştım. kürtçe dinledim. kürtçe konuşmaya çalıştım. kokuşmuş devlet dairelerine

sövdüm. uzun bir otobüs yolculuğu yaptım. bir kere gözüm doldu. pek çok kez güldüm. uykum

gelmedi kitabı bitirene kadar. bitirince yine uykum kaçtı. yalın ayaklı çocuklar gözümün önüne geldi.

yine karlı dağlar. burnu akan çocuklar. ölen bebekler. toz toprak.

sanırım kitabı ikinci okuyuşum. çok tat aldım. bu tatların da bir kısmını yukarıda anlatmaya çalıştım.

okumaya değeceğine inandığım bir kitap.

ferit edgü nün anlatığı konuyu çok sevdim, anlatım biçimi, anlatımı konuya göre eksik kalmış gibi.

şiirsellikle, düz yazı arasında kalmış. ya o ya o olsa daha hoşuma gidiyor.

kullanılan farklı kelime sayısı biraz az. daha geniş kelime dağarcığı olabilirdi.

ama okuyun :) sadece o yukarıda ki duyguları test etmek için bile okunabilir.

* bir savaşçı için düş gerçek demektir.

ayaklarında taşıt lastiklerinde kesilip biçilmiş ayakkabılar olan.

talihin açık olsun yabancı.

yolcu bir gün yolunu yitirirse artık eski yolunu bulmaya çalışmamalı yeni bir yol aramalı kendine.

yaşasın fotoğraf, yaşasın bana bunları yazdıran sevgili, yaşasın içine sıçtığım uygarlığı, onlar için yaşasın

başına ne gelirse gelsin, nerede olursa ol, yaşamını sürdürmeyi bil.

insanoğlu kendine yetmeyi bilseydi, önemli bir sorunu çözümlemiş olurdu.

yabancıya yaban gerek.


ferit edgü

o - hakkari de bir mevsim

yky yayınları

195 sayfa




21 Ekim 2014 Salı

kakuzo okakura - çay kitabı

çay olsa da içsek.

kalkim bi çay demlim.

ne ! çay mı bitmiş.

şekersiz.

bu cümleleri kendimi bildim bileli kuruyorum. çay tiryakisi olmasam da, çay sever diyebilirim kendime.

çay bardağının dış görünüşüne az önem verdim hep, demiyle ilgilendim.

böylece çaya ufak parantez açıp kitaba dönelim.

çay kitabı, ilk gördüğümde içimde okuma hissi uyandıran, porselen, kullanışlı demliğin fotoğrafını

kapağında barındıran , ince, akışkan, okunası bir kitap.

bu kitapla çay ın uzak doğu kültüründe ki yerini tespit edebilirsin. zen, tao, konfuçyus, buda kitabın her yerinde.

ilginç uzak doğu hikayeleride mevcut. meraklısına.

eklemekte fayda var. çeviri biraz yavan kalmış gibi. cümlelerde düşüklük söz konusu. ufak tefek yazım hatası da var.

okunursa iyi olur. olabilir.

alıntılar;

çayı ilkin ilaç olarak kullanılmaya başlandı, zamanla bir içeceğe dönüştü.

insanoğlunun trajikomik hayat mücadelesine ilgisiz kalanlara kendi aramızda " çaysız adam " derdik.

sadece söylemen gerektiğini söyleyin susmak bir nezaket göstergesidir.

aslında modern insanların cennetini büyük güç ve servet mücadelesi bozdu.

taoistler toplum kurallarına ve ahlaki değerlere ağızlarına geleni söyleyenlerdir. çünkü onlar için doğru ve yanlış göreli kavramlardır.

tanımlama her zaman kısıtlamadır. tanımlar sabit ve değişmez.

ahlaki standartlarımız toplumun eski ihtiyaçları tarafından şekillenmiştir. Ama toplum her zaman aynı mı kalır?

dünyanın kendisi oldukça saçma iken birisi nasıl olur da dünya hakkında bu derece ciddi olabilir.

merhamet, tasarruf, alçakgönüllülük

içinde bulunduğumuz demokratik çağda insanlar kendi duygularını göz ardı ederek çoğunluğun iyi olarak nitelediği şeylere yönliyor.

birisi kendini güzelleştirmediği sürece güzele yaklaşmasıda mümkün değildir.

farkına varmak istersek mükemmelliğin her yerde olduğunu görürüz.

kakuzo okakura

çeviri: ece attila

çay kitabı

alakarga yayınları

75 sayfa





28 Eylül 2014 Pazar

oğuz atay - tutunamayanlar eleştirisi

eylül ayı geldi geçti bile, kütüphane çalışmasından dolayı okumalar azaldı. Eylül itibariyle havalar da

karardı.

gel zaman git zaman oğuz atay' ın tutunamayanlarını yeni bitirdim. ilginç, okunası kitaplardan. hatta

onların ilk sıralarında geliyor.

işi açıkçası anlaşılması ve okuması zor olan çalışmalardan değil. ara ara romanlarda rastladığımız

benim pek beğenmediğim konu dağılması, konu genişlerken kurgu patlaması gibi olaylar söz konusu.

fakat şiirsel anlatımı, değindiği konular, kahramanların tutunamaması beni romanın içine çekti.

okudukça açılıyor, açıldıkça okuyor.

sen de oku derim.

kitabı bende canlı tutan alıntılara geçelim.

o, ömrü boyunca hep acele etmiştir. bu yüzden de hep geç kalmıştır.


üçüncü boyutunu kaybedip, bir düzlem olacaksın ve bende seni duvarda bir çiviye asacağım.

başka bir hayatın olabilirdi selim. seni istemeyenlerin dışında  bir düzen kurabilirdin.

hayat düşünceleri tutan bir hapishanedir.

özellikle en yakınınız sizi aptalca bir yarışma duygusuna sürükler.

hürriyeti seçti, yani sokağa düştü.

mağlubiyet hakkındaki hükmü tarihe bırakalım ve serencama devam edelim.

hayata dayanamadığımız için espri yapıyoruz.

ne yapmalı, bugüne kadar sürdürdüğüm gibi, çevremdeki kişilerin davranış ve tutumlarını bilinçsiz bir aldırmazlık benimseyerek,bu renksiz kokusuz varlıkla yetinmeli mi? yoksa başkalarından farklı olan, başkalarının istediğinden çok farklı,köklü bir eylem isteyen gerçek bir insan gibi bu miskin varlığı kökten değiştirmeli mi?

kendini çözemeyen kişi kendi dışında, hiç bir sorunu çözemez.

düzenli bir çalışma düzenine girebilmek için, üç temel sorunu çözmek gerekir. kendini tanımak kendini eleştirmek, dış etkenlerin uyutucu durgunluğuna kapılmamak.

onların düzenini korumak için gerekli olan sahte değerlere öem vermeyelim.

ne olur tutma artık beni hece vezniyle, allahın, senin ve tüm sevenlerin izniyle, çözülsün zincirlerim tutulan kol çalışsın. bir espri uğruna harcatmayın, alışsın.

tutunamayanlar, anlatamıyorlar ,anlatılmayanı.

hayat çıkarı olmayanların, ölümden de çıkarı olmayacaktı.

gökten bir musibet insin. lakin bu kavga dinsin.bu ehli sefalet dinsin. bana yardımcı olan sensin.

eşyam sadece basit bir iki tahta parçasından ibaretti,bu kadar şeyde bana tefekkür için yetti.

tarih bir tahriften ibarettir.

insanlar yüzünüze bakınca sizden bir şeyler koparabileceğini düşünmemeli.

bu ikinci sınıf pastahanede oturmuş boş hayaller kuruyorum.

yeni bir dünya var anlıyor musun olric? her şeyi geride bırakmak gerekiyor.

yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız?

bütün hayatımızı yersiz çekingenliklerle mi geçireceğiz olric?

manava inandığım halde beni aldatıyor namussuz.

daha adını öğrenmeden ben onunla ilgili hayaller kurdum.

anlamasa da olur. kimse anlamasa da olur gerçek hürriyet budur olric. ben anlıyorum anlatamasam da olur.

cennet muhallebiden duvarlar demek değildir. sayın yetkili cennet insanları birbirlerini dinlemeleri demektir. birbirlerini anlamaları, birbirlerinin farkında lmaları demektir.

duvarları yıkmayı akıl ederse ,sıkıcı olmamayı da becerirler.

beter olsun diyeceğim oysa beter olan benim.

kendimden kuşkulanmadığım için, kimse de bende kuşkulanmayacak.

tek başın bir tadı olmuyor başarısızlığın.

oğuz atay

tutunamayanlar

iletişim yayınları

724 sayfa.









16 Ağustos 2014 Cumartesi

metin yeğin - adları ve yüzleri olmayanlar - marcos'la on gün

yazar kitabını şöyle bitiriyor, paranın dünyasına ve bütün otoritelere kafa 

tutan zapatist dünyasının dilini anlatmaya çalıştık.

teşekkür ederim, telsiz konuşmalarında ki gibi cevaplayacak olursam anlaşıldı,

açık ve net.


yolculuk, seyahat yazılarının sıkı taraftarıyım. 

belki hiçbir zaman gidilemeyecek yerlere okuyucuları götürüyor.

anlatılan dilin kuvvetide bizi aynı oranda olayın iç.ine sokuyor.

metin yeğin in 15 yıl önce çıktığı yolculuğa bende çıkmak isterdim. ona yoldaş olmak isterdim.

meksikanın dağlarında ,tepelerinde, tropik ormanlarında amaç uğruna gezilerimi tamamlamak isterdim.

latin amerikanın bir ülkesinden başka bir ülkesine geçmek isterdim.

hayattan hep çok şey istedim. ama sahiplik dürtüsü olmadan. neyse.

biz de elbet kendi hikayemizi yazarız.

ilgimin fazla oluşundan dolayı , gezi yazılarını hızlı okurum.

bir veya iki gecede biter. dolayısıyla değerlendirmek daha kolay olur. 

kitabın başı ve sonuyla ilgili bütünlüğü korursun.

adları ve yüzleri olmayanlara gelince, kitap gezi notları, bilgiler, mektuplarla dolu, aydınlatıcı bir kitap.

edebi akıcılık cümle bütünlüğü daha iyi olabilir. biraz yavan geldi bana. bir de kitapta çok tekrar yapılmış.

olaylar iki defa okuyucuya aktarılmış.

sonuç olarak kitap 4 gözle pür dikkat okunmalı. hayata karşı nasıl mücadele edilmeli, yeni sorular eklenmeli.

alıntılar

zapata vive, la lucha sigue zapata yaşıyor, mücadele sürüyor.

latin amerikanın övülesi umursamazlığı

ben başka bir şeyden bahsediyorum, esmeye başlayan başka bir rüzgardan. supmarcos

renkler değişecek, diller, mekan, isimler değişecek,fakat insanlar,sömürü yoksulluk ve ölüm aynı.

rüzgar, yağmur ve güneş bize toprağı ne zaman ekeceğimizi biçeceğimizi söylediği gibi, umudunda yeşertilip biçileceğini söyle.

companeros yoldaşlar

eğer tarihi yazanların sesi ziadesiyle duyulmuyorsa, bu zulmedilmişlerin sesinin henüz çıkmadığındandır.

ölüler sadece unutuldukları zman ölüdürler.

salven ip, salven se. onu kurtar, kendinide kurtar.

lacandona ormanları

ezilenlerin kendi isimleri ve tarihleri, kendi mücadeleleri ve özlemleri vardır.

kıta shawe vazgeçme

dikilmesi ve büyütülmesi gereken bir ağaç, tutuşturulması gerekn bir hayal. submarcos

demokrosi özgürlük adalet

bakmayı öğrenmek

bakmak ve savaşmak , bakışlarını yönetmeyi bilen için yeterli değildir,sabırlı ve güçlü olmalısın.

biz iktidarı değil, dans edebileceğimiz bir yer istiyoruz. supmarcos

her şey heskes için, hiçbir şey bizim için değil.

adios, astala victoria . khoşçakal, zaferde görüşürüz.

kumandan tacho, davido ve kadın kumandan ramona

bir yüzü ve adı olanlar, maskesiz ve silahsız fakat herşeye karşın yine zapatistalar...

sivil ve barışçıl mücadele için.

onalara ve herkese söylemek isterim ki hiçbir şey cezadan muaf değildir. supmarcos

biz insanlara inanıyoruz. biz insan doğasının iyi olduğuna inanıyoruz.

biz bir soru hareketiyiz.

artık burda bizimsavaşmak başka bir çaremiz yok ve kazanmak zorundayız. çünkü eğer kaybedersek insalıkta kaybedecek.

eğer bize ne istediğmizi sorarsanız, utanmazca cevap veririz, taqrihe çizik atmak.

neoliberalizmin vahşi markerketinin bize sattığından daha başka değişik bir dünya mümkün.

Marcos,israilde filistinli, bosnada müslüman, saat ondan sonra dünyanın herhangi bir yerinde kadın, san franciscoda bir gay ve meksikada bir zapatistadır.


adları ve yüzleri olmayanlar 

marcos la on gün 

metin yeğin

su yayınları

198 sayfa.

10 Ağustos 2014 Pazar

gabriel de tarde - geleceğin tarihinden alıntılar

günün sonuna gelmiştim.amma yorucu gündü. sıcak, şevkatli akşam yemeğinden sonra çay

eşliğinde annemle sohbete başladık. açık radyoda  duyduğu , gabriel de tarde yle bende dolaylı

tanışmış oldum.

gabriel de tarde nin yazıları seneler sonra takipçisi tarafından derlenmiş ve kitaplaşmış. Bu şekildeki

derlemeler bana çok dramatik geliyor.

Geleceğin insan yaşamından kesitler sunmuş. Günümüze pay biçilen olaylar , tasvirler.

Gabriel de tarde nin geniş hayal dünyasına bakış atmış bulunduk.

Okunması kolay, çevirisi vasat bir kitap olmuş. Fakat bu tip kitapların dilimize kazandırılması,

okuyabilme fırsatı sunulması çok önemli.

geleceğe yönelen , geleceği anlatan kitaplar çok hoşuma gidiyor. Zaman makinesini yaşıyorum.

kitabın inceliği bu zevkime sekte vursa da, keyifle okuduğum kitaplar hanesine ekliyorum.

Alıntılar

artık insanlar başkasının payını ve kısmetini elde etmeye çalışmıyordu.

unutmak mutluluğun başlangıcıdır.

belli bir süre sonra ihtiraslı biri kalmadı artık.

öyle bir sessizlik ki duvarın kalınlığına rağmen kar yağışı duyuluyordu adeta.

ortadan kalkan ihtiyaçların kalplerde bıraktığı boşluğu yetenekler alıyor.

sanatçı keyif için yaratır, sadece bu şekilde yaratabilir.

kendine hizmet etmek ve karşılıklı hizmet etmek.

şu bizim yeraltı dünyamızda kadınlarımızdan daha güzel ve daha doğal bir şey yoktu gerçekten.

sevilen kadından başka vatan yok artık şimdi, ona duyulan özlemin verdiği acıdan başka acı yok

artık.

gabriel de tarde

geleceğin tarihinden alıntılar

asıl dil: fransızca

çeviri: özcan doğan

say yayınları

112 sayfa.

25 Temmuz 2014 Cuma

marcelo figueras - kamçatka

kamçatka ismini cumartesi günü akordeon arka müziği eşliğinde hoş bir radyo programında

duydum. yapımcı kitabı yüzeysel tanıttı. gayette yeterliydi.

program bittikten sonra semtimizin kitabevi erdal a rica ve sipariş ettim. bir haftada getirdi sağ

olsun.

bu bekleme süresi , kitabı okuma istediğini daha arttırdı.bir çırpıda okudum. hoş, güzel bir kitap.

su gibi aktı. yoğunluğu kuvvetli. anlaşılırlığı açık. hızlıca okunabilecek seviyede.

çevirisi de fena değil. birkaç cümleyi çevirmeden aktarmış. bunun dışında pek sorun yok gibi.

kamçatka nın dizin şeklide istediğim biçimdeydi. açık gökyüzü şeklinde. cümleler, paragraflar,

sayfalar arası geniş geniş. ferah ferah okunuyor.

kamçatka bir çocuğun dünyaya bakışıdır. okuyan herkes kendini çocukluğunda görür.

marcelo figueras ın güçlü diliyle de karşılaşır.

bu arada kapak çok güzel olmuş.

alıntılar

şu an tüm geçmişten daha büyüktür.

bana ne olduğumu söyle tanrı aşkına, o kadar değiştim ki artık kim olduğumu bilmiyorum.

ezilenlere kalbimde daima yer vardır.

biliyordum ki kimse otuzunda yaşlılıktan ölmez.

hayatın zorlu bir mücadeleyi tersine çevirme kapasitesi sizler için bir şey ifade etmiyor olabilir ama

bana kesinlikle çok şey anlatıyor.

değişimin nedeni başka çare olmamasıdır.

sezaryanın julio cesardan gelmesi.

dolce far niente , miskinlik yapmak güzeldir.

fiziksel hazırlık ve zihinsel odaklanma

zaman tuhaftır ve her şey aynı anda gerçekleşir.

henüz gençti ama çok çalışma ve az sevgi bir araya gelince genelikle zehirler.

çok yalnız ve üzgünüm burada ,bu terk edilmiş dünyada bir fikrim var, gitmek en çok istediğim

mekana.

kelimeler kemikler gibi bir destektir. peter gabriel.

çok zaman alan iki şey vardır. bilgelik ve telefon bağlatmak.

no puedo quitar los ojos de ti , gözlerimi senden alamıyorum.

birbirinin aynısı iki araba yoktur, ne birbirinin aynısı iki lamba, ne birbirinin aynısı iki an vardır.

coğrafya dersine ,önce yönümüzü nasıl bulacağımızı bularak başlasak daha iyi olmaz mıydı

soru sormak güzeldir, soru sormaya insan kurur, ölür.

yanlış soru yoktur, yanlış yanıt vardır.

beklemek en kötüdür. müebbet hapis cezasıdır.

sevdiklerinizi ama hepsinden önemlisi sevgiye ihtiyacı olanlar, delicesine sevin, çünkü sevgi tek

gerçekliktir. ışıktır. gerisiyse karanlıktır.

yeniden kendi mekanımda ,büsbütün ben olma ve hayatta kalmak için ,mücadele etmeyi bırakıp,

yaşamaya başlama anım geldi.

marcelo figueras

kamçatka

çeviri: seda ersavcı

doğan kitap

313 sayfa.







24 Temmuz 2014 Perşembe

ali şeriati - muhammed kimdir eleştirisi

ali  şeriati , resulullah ın hayatını objektif bakış açısıyla yazmaya çalışmıştır.

dini bir kitaptan farklı, biyografi sınıfındadır.

islam tarihinde üzerinde mutabık olunmayan konulara pek girmemiş.

genel hatlar üzerinde durmuştur.

anlatılan konular belli bir sıra ve düzen içerisinde,okuyucuyu  yormadan verilmiştir.

okuduğum kitap fecr yayınlarının 6. baskısıdır. sayfalar biraz kalın. benim pek hoşuma gitmedi.

ince sayfalar daha çekici geliyor bana.

son olarak  kitabın kaynaklar kısmı kütüphane gibi, büyük hazine ( gerçek anlamda )

mevcut diğer resulullah biyografilerine alternatif bir eser.

ali şeriati nin yorumlarından uzak, felsefesinin ara verdiği bir kitaptır. yazarı tanımak için diğer

eserlerine bakmak daha sağlıklıdır.

kitaptan;

tarih yoktur, var olan sadece büyük önderlerdir. emerson

ama islamda en önemsiz sayılan şey resulullahın fetihleridir.

inna lillahi ve inna ileyhi raciun. ondan geldik ona döneceğiz.

yenilgi bir olayın diğer yönlerini gösterdiği için önemlidir.

mekkenin fethinden sonra verilen hutbede geçen adam öldürmeyin ve ağaç kesmeyin kısmı.

ben kimseyi üzgün ve gamlı olmaktan sakındırmadım. ben sadece inleyip sızlamayın dedim.

gam sevginin ürünüdür.sevgiyle aşina olmayan kimseyle, kimse sevgi üzerine ilgilenmesin.

insan hayatında devamlı kendi öz çehresini gizler.devamlı diğerlerinin gözüyle görünen bir çehrenin

altın da gizlenir. yani maske takar.

ali şeriati

muhammed kimdir?

fecr yayınları

çeviri: ali seyyidoğlu

352 sayfa.


11 Temmuz 2014 Cuma

goethe - genç werther in acıları

acılar üstüne kurgulanmış bir kitap.

başından sonuna acımı olur.

bir çırpıda okudun okudun, okumaz isen kalbinde günlerce sürecek sızı bırakır.

acı meyyalim olduğu için bu yapıda kitapları okurken ayrı bir odaklanıyorum. olayın içine atıyorum

kendimi. roman kahramanlarının görünmeyen arkadaşı oluyorum. onların acılarına ne çare, ne yoldaş

olabiliyorum.

bu hayatta da öyleyim galiba. hep güç , kuvvet  talep ediyorum, kendimin ve başkalarının acılarını
dindirdirmeye.

goethe , alman bilgesidir. yazdığı eseri bunun açık ispatı niteliğindedir.

fazla teşbih sevmiyorum. kelimelerin anlam bakımdan zengin olması gerektiğini düşünüyorum.

özü zengin olmalı.

goethe teşbihden mümkün olduğunca uzak tasvirlerle öğütlerini doğrudan vermiştir.

benim için yeterli.

çeviri beklediğimden güzel.

okunması rahat.

alıntılara geçelim.

dünyada karışıklıklara yol açan şeylerin belki de hile ve kurnazlıktan çok, yanlış anlamalar ve

tembellik sebep oluyor.

alçak gönüllülükle , herşeyin nereye varacağını anlayan, bahçesini cennete çevirmesini bilen mutlu

insanlar, bir bahtsızın bile ağır bir yük altında yılmadan nasıl yolundan dönmediğini, herkesin hep

birlikte güneş ışığını bir dakikacık daha görmeye çalıştığını fark eden kimse rahat ve mutluluğa

erişmiştir.

kendi yetiştirdiği lahanayı sofrasına koyan insanın saf ve çoçukca sevincini hissedebildiğim için ne

kadar mutluyum.

aşksız yaşamak neye yarar sihirli fener ışıksız olur mu?

kendi istek ve ihtiyacı dışında yaranmak , para kazanmak , ün salmak ve buna benzer şeyler uğruna

çalışan bir kimse gerçekten budaladır.

insan kendi mutluğunu kendi yaratırmış.

başkaları beni yolumdan alıkoymazsa, onların kendi bildiğine gitmesine aldırmayacağım.

içimi kaynatan maya kayboldu.

çok şeye sahibim . ama onu düşünmek herşeyimi silip süpürüyor. nelerim var! fakat onsuz her şey

bana hiç oluyor.

goethe

genç wether in acıları

çeviri: tolga akdeniz

kumsaati yayınları

128 sayfa.



7 Temmuz 2014 Pazartesi

jorge g. casteneda - che quevara yoldaş

comandante

sözcüğünü ilk duyduğumda aklıma gelen che quevara dır.

kitap comandante nin biyografisidir.

comandante nin devrimci ve gezgin yanı ön plana çıkmaktadır.

gezdiği ülkeleri not almaya çalıştım, eksiği, gözümden kaçanı olabilir.

arjantin, bolivya, venezuella, guatemala, peru, costarica, panama, mısır, endonezya, japonya,

rusya, çekoslavakya, çin, kuzey kore, almanya, meksika, cezayir, fransa, abd, mali, kongo,

gine, angola, senegal, gana, tanzanya, irlanda :)

che quevara yakın çağın kahramanı, genç yaşlı devrimcilerin modeli.

kapitalizm che yi bardakların, penyenin, kalemin, şapkanın üzerine bastı, yine de devrimci ününü

yıpratmak bir yana daha da arttırmıştır.

che ideolojisinin içi boşalmış gibi gelmektedir. fakat bulunduğumuz çağda yediğimiz peynirden bile

tat almazken, che nin fikirleriyle che imajının ayrışması doğal bir süreçtir.

burada iş bireye düşüp, sevdiği che yi hayatının neresine koyduğunu düşünmesi gerekmektedir.

comandante nin yeri şapkalardan ziyade, gönüllerde, kalplerde, aklımızın bir köşesinde olmadır.

kitaptan alıntılar;

dayak yemek için gösteri yapmak mı? elimde bir silah olmazsa yürümeyeceğim.

che yalnızca ikilemlerden kaçıyordu, trajedi arayışında bir karakterdir.

tek yaptığım canım sıkıldığı her şeyden kaçmaktı.

ernesto quevara nın dosyası bir gün cia de ki en kalın dosya olacaktı.

hiç parası yoktu, yanında tek bir takım elbisesi ve onu üç kısa yıl içinde tarihin içine fırlatacak bir

çok fikri vardı.  fidel 'e

tarih beni aklayacaktır. fidel

her zaman insanlar arasındaki merkantilist ilişkilerin ortadan kaldırılmasını istedi ve toplumun

para dışında başka bir şey tarafından yönetilmesi gerektiğine ısrar etti.

yolculuk gerçek, yaşam değil.

gerilla savaşçısı yalnızca kazanacağından emin olduğunda savaşmalıdır.

batı medeniyetinin sevimli görünüşü altında sırtlanlar ve çakallar sakladığı gerçeği.

sorumluluğum çok büyük bu yenilgiyi ve değerli derslerimi unutmayacağım.

paranın yerine özgürlük, gücün yerine devrim, rahatlığın yerine fedakarlık, çıkar ve hırsın yerine

rock ritimleri

öğrenciler parlak şafağı ya da sosyalizm kurulması beklemeden hayatın kendisini  değiştirmek

istediler.

kabul edişe ve farklılığa, saygıya dönüşecek olan değişik insanlar ve şeyler karşısında büyülenmeye.

jorge g. castaneda

yoldaş che guevara

çeviri: sinem gırgeç


ikon
491 sayfa.














13 Haziran 2014 Cuma

ursula k. leguin - mülksüzler eleştirisi

kitaba başlarken ;

sağdan soldan duyduğum , okuduğum alıntılar kitap hakkında fikir edinerek elime almama sebep oldu.

sıkı bir kitap olduğu eleştirilerden belliydi. kafamda puanlama sistemi çalışıp,okumaya başladım.

kitabın ilk sayfalarında;

beklentimin biraz altında ilerliyordu, belki kafamda çok kurdum gibi geldi. sabrı edip okumaya devam

ettim.

kitabın ortalarında;

kurgu budur, kitap budur gibi sloganlar üretme isteği duydu içimde.

kitap bittiğinde;

dünya edebiyatının başyapıtlarından  veya ölmeden önce okunması gereken bilmem kaç eserden

birini okumanın , onunla tanışmanın verdiği mutluluk vardı.

kitap okuma sürecimden ince bir kesit sundum:)

yazar çok usta. kıvrak zekaya sahip!

zekasını iyi kullanıyor diyelim.

yaşamı irdeleyen, okurun kafasında şimşekler çaktıran bir kitap.

kitapta bahsedilen fikirlere girmiyorum,  mutlak okumak gerek.

tüm önyargılardan kurtulmak gerek.

çok alıntı yaptım.

başlayalım.

vermediğiniz şeyi alamazsınız,

kendinizi vermeniz gerekir,

devrimi satın alamazsınız,

devrimi yapamazsınız,

devrim olabilirsiniz ancak.

devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiçbir yerde değildir.

* bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüdür. neyin içeride neyin dışarıda olduğu duvarın hangi yanından

baktığınıza bağlıdır.

*bir kalabalığın öğeleri değil, bir topluluğun üyeleri olduklarından kitle psikolojisiyle hareket edemiyorlardı.

*bütün küçük şeyler anlamlıydı, yalnızca bütünü anlamsızdı.

*siz ibadet evlerinin dışında dinlere izin vermiyorsunuz. tıpkı yasalar dışında herhangi bir ahlaka izin

gibi.

*kendini yükseltmek için insan ırkının %  sini aşağılıyorlar. ( kadın aleyhtarı )

*hiçbir şey senin değil, kullanmak için var, paylaşmak için var.

*evet, benzetmeleri kullanarak her şeyi kanıtlayabilirler.

*gerçek kardeşlik paylaşılan acıda başlıyor.

*bütün olmak, parça olmaktır. gerçek yolculuk geri dönüştür.

*aşırılık dışkıdır.

*en alttaysan, aşağıdan yukarıya örgütlenmelisin.

*bütün insan hareketlerinin, hırs, tembellik ve kıskançlık tarafından yönetildiği bir sistem.

*bir hırsız yaratmak için, bir sahip yaratın, suç yaratmak istiyorsanız, yasalar koyun.

*zorlama düzeni sağlamanın en etkisiz yoludur.

*yaşamı güzel görmenin yolu,ölümün bakış açısıyla bakmaktır.

*eşsiz kişilerin önünde birbirini okşayıp sevişmek, en az aç insanların önünde yemek yemek kadar kaba bir davranıştır.

*kalbi karartan gereksiz çalışmadır.

*sahip olmanın suçundan ve ekonomik rekabetin azgınlığından arınmış çocuk yapılması gerekeni yapma iradesi ve bunu yapanın çoşku duyan yeteneğiyle büyür.

*kalbi karartan gereksiz çalışmadır.

*ey doğu ışığı parla ki, uyuyanlar uyansın,vaad yerine gelsin, karanlık aydınlanmasın.

*biz paylaşırız, sahip olmayız.

*acılardan kaçarsanız, çoşku şansını yitirirsiniz. zevk alabilirsiniz ama doyamazsınız.

*zamana karşı çalışmaktansa, zamanla birlikte çalışmanın iyi yanı, zamanın boşa harcanmasıdır.

*insanlar büyük uzaklıkları aşamazlar ama fikirler aşabilir.

*aklınızı; hak etmek ,kazanmak gibi fikirlerden arındıran ,ancak o zaman düşünebilir.

*benim kadar ileri gitmek istemeyen hiç kimsenin beni gitmekten alı koymaya hakkı yok.

*bazı alışkanlıkları yıkmalı, insanların soru sormasını sağlamalıyız.

ursula k. leguin

mülksüzler

çeviri: levent mollamustafaoğlu

metis
335 sayfa.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

gabriel garcia marquez - iyi kalpli erendira eleştirisi

gabriel garcia marquez in vefatının hemen sonra bu kitabını okumak istedim.

gerçekten de bir efsane mi? yanılsama mı diye?

bence efsane.

okuduğum kitap marquez in kısa hikayelerinden oluşmaktadır.

daha nobel edebiyat ödülünü almasından önce ki hikayeler.

hikayeler gerçekten sıradışı ve özgün.

başka bir yerde bu tarz hikayelere rastlamadım.

gerçek yaşamın içinde geçen hikayeler fakat ufak serpmelerle olağandışılıklar göze batmadan, hatta

büyük bir keyifle eklenmiş.

okuyucu hikayeleri bitirdikten sonra , antik yunandaki yarı hayvan-insan formlarını

çok değil elli sene önce varmış gibi hissediyor.

abartmıyorum büyü gibi bir şey bu hikayeler.

çeviride ortanın biraz iyisi, idare eder.

yani bu kitabın okunmaması için hiç bir sebep yok.

yazarında ününü hak etmemesi için.

kitaptan;

doğaüstü denilebilecek tek erdemi, gösterdiği sabırdı sanki.

Tanrım, Tanrım eski saflığımı geri ver bana, aşkının zevkine baştan varabileyim diye.


gabriel garcia marquez


iyi kalpli erendira


çeviri: inci kut

can yayınları
142 sayfa.


24 Mayıs 2014 Cumartesi

ömer hayyam - rubailer

ömer hayyam , kimdir? nasıl bir kişidir? hayata bakışı nasıldır ?

hep merak ettim.

tarihin süzgecinden geçerek günümüze kadar geldi.

bu tarih süzgeci dediğimiz masum bir süzgeç değil tabi ki..

işin açıkçası makarna süzgeci kadar bile iş görmez.

Sansür. diyelim geçelim.

okuduğum kitap ömer hayyam ın görüşleri hakkında inceden bir fikir sahibi olmama yetti,

fakat onun derinliğine biraz sığ diyebiliriz.

kaç farklı ömer hayyam var, kaç farklı dünya görüşü var, nasıl bir sentez şaşırdım.

bu kitap başlangıç seviyesi diyelim, ömer hayyam incelememiz artarak devam etmesi ümidiyle.

birkaç dörtlüğünü paylaşmak isterim.

diğer yazılarda sevdiğim, beni etkileyen cümleleri seçmiştim. Şunu açıkça söylemeliyim ki

tüm kitap beni çok etkiledi. dörtlükleri gelişi güzel seçtim.

ön yargısız günler temennisiyle, dörtlüklere geçelim.

sakın içmiyorum ben diye, sarhoşa sövme
" dini bütün adamım " deyip kendini övme
ne sanırsın kendini sen her ayıbı işlersin
Allah kısmet ederse, elbet ederim tövbe

şarap içerim ama , bu keyiften değildir
niyetim nifak sokup, edepsizlik değildir
isterim ki arada rahat nefes alayım
benim şarabı içmem, işte bu sebepledir.

zannetmeyin cihanda, yaptığım iş korkmaktır
nasıl olsa gün gelir, canım yok olacaktır.
ölmekten korkmuyorum hakikattir elbet o
tek korkum benim iyi yaşayamamaktır

mey içerek mestliğin, girdabına düşseydim
halk bana küfür eder, sebebini bilseydim
keşke her haram olan, insanı mest etse de;
dünyada ayık olan, bir insan görmeseydim

işte bahar mevsimi, bir su kenarındayım
yanımda bir güzel var, bir de testi şarabım
şimdi söyleyeceğim ama abes kaçacak
cenneti yad edersem, itten adi olayım

var olmayı dünyada eğlencemi saysak?
günlerin gönlümüzce, geçtiğini varsaysak
ömrümüz gönlümüzce geçmedi geçmeyecek
artık bıktık hayattan, şu defteri kapatsak


ömer hayyam

rubailer

çeviri: abdullah cevdet, hüseyin daniş, hüseyin fırat

alter yayıncılık
368 sayfa

15 Nisan 2014 Salı

paul auster - ay sarayı eleştirisi

uzun zamanlardan beri okuduğum en etkileyici roman.

bi çırpıda okunabilecek bir kitap.

betimlemeler, anlatım özellikleri çok iyi.

utah çöllerinden bahseden bölümleri okurken amerika seyahati planlıyordum.

can yayınlarından seçkin selvi nin çevirisi gerçekten iyi.

genel olarak söylemek gerekirse okuduğum kitapların bir incelemesini yapmak istemiyorum bu

yazılarda.

sadece bir fikir oluşturmak; ne olmuş, ne gitmiş anlamında yazılar.

hatıra yazıları diyelim.

kitapların bende bıraktığı hatıraları canlı tutmak.

paul auster a dönecek olursak;

o zaman daha çok gençtim, yinede bir gelecek olduğuna inanmıyordum.

"sana verecek paramda yok, öğüdüm de" dedi , beni mutlu etmek için bu kitapları al.

*herkes kendi yaşamının yazarıdır.

insanlar inanmaları istenilene inanırlar.

insanı düşmekten alıkoyacak tek şey, yerçekimi yasalarını yok edecek kadar güçlü olan

sevgidir.

zamanla iyi şeylerin , ancak onları fazlasıyla istemekten vazgeçtiğimde olduğunu, gerçekleştiğini fark

ettim.

herkes için umut vardır efendim, dünyayı döndüren bu  umuttur.

*insan boyunda bir göz yaşı damlası gibiyim. herkesin üstüne damlıyorum.

kim olursa olsun,herkes iyi davranılmayı hak eder.



paul auster


ay sarayı


çeviri: seçkin selvi

can yayınları
312 sayfa.







12 Nisan 2014 Cumartesi

anton pavloviç çehov - köpeğiyle dolaşan kadın eleştirisi

çehov , rus edebiyatının parlayan yıldızı ...

camekan sözleri gibi...

neyse

ilk cümlenin yavanlığını hala hissediyorum. çehov gerçekten edebi methiyelerin en güzelini hak eden

bir yazar.

on sayfalık hikayeler hayatınızı değiştirir.

hikayeleri okurken zaman durur.

bir hikayeyi birden fazla okuyunca, hatta iki paragraf okuyup yeniden başa dönünce, beyninizde her

tekrarda farklı bir kurgu oluşur.

okuyucu özgürdür.

küçük bir insan bile olsam bir eşya değilim ben.

kafeste özgürlüğü tatmadan ölen kuşlar.

başkalarının derdini unutabilmek için çok şeyi boyamak ,değiştirmek ya da kırmak gerekecekti.

bir cümle ne kadar güzel kurulmuş olursa olsun, ancak tasasız, heyecansız kişileri etkileyecektir.

ağzınıza almayın bu sözcüğü yakışmıyor.

***bono ile para bulamayan dolandırıcılarda mutsuz olduğunu söyler, fazla yağlandığı için rahatsız

olan boğada mutsuzdur.

yalanı gerçek, çirkinliği de güzellik sayıyorsunuz.

sonbahar kokuyordu istasyon, serin bir akşamdı.

iç hastalıkları kitabının sayfalarını bir merak hastasının özeniyle çevirirken, her gün ilacın birini

bırakıp, birini almaya başlarken bir rastlantı sonucu bana iyi gelen ilacı bulacağımı sanıyorum hep.

olgun bir insana yakışmayan şeyler.


yalnızca düşmanlarını hatırlar insanlar, dostlarını unuturlar.

yaşam onu ezip yok edene kadar alabildiğince çok şey almalıdır ondan.

***sevmemek, yele vermekmiş gençliği... ( bende bu söz için pervasızca sevdim )

***nedense beni de birisinin hatırladığını, bilmediğim bir yerde beklediğini, karşılaşmamızı istediğini

sanır gibi oluyorum.

yavaş yavaş yatıştı. sonra hiç acele etmeden bir şeyler yedi. beş bardak çay içip gidip yattı.

bugüne kadar aşk üzerine yazılanlar, söylenenler arasında sadece bir gerçek vardır. o da ; " bunda

büyük bir esrar var " cümlesidir.

birinci dereceden bir tüccar mı büyüktür, bir marangoz mu? elbette marangoz büyüktür çocuklarım.



anton pavloviç çehov

köpeğiyle dolaşan kadın

çeviri: ergin altay

türkiye işbankası kültür yayınları
681 sayfa.





20 Şubat 2014 Perşembe

ernest hemingway - güneş de doğar eleştirisi

kısa bir sürede bitirdiğim kitap.

okumaya zamanım mı var ne?

şaka bir yana çok sürükleyici , okuyanı fransa sokaklarında dolaştırıp, ispanyada boğa güreşlerinde

mendil sallatıp, güneşin altında üstü başı kum tanecikli, plajda miskin miskin uzanan bir pozizyona

sokan kitap.

okuduğum baskı mart 1955 e ait, işin açıkçası ben güncel baskıları okumayı tercih ediyorum, zaman

bizim zamanımız , terimler, kullanılan deyimler bizim zamanımızdan olmalı.


kısacası güncel çeviriler daha bir keyifli geliyor.

neyse.

kitaptan göze çarpan kelime grupları

boş ver dedim, her memleket sinemada göründüğü gibidir zaten.

uykusuz gecelerde bu trenlerin gürültüsü fazla gelir.

gündüz gözüyle her olan bitene kabadayıca göğüs germek kolaydır ama gece iş değişir. Yapma Ernest !!!

beyaz ceketi mosmordu.

- anlaşılan herif çok şarap içmiş.
- yahut mor iç çamaşırı giyiyor.
- haydi soralım!
- yok, herif çok yorgun.

dünyada çok kalacak değiliz, hep beraber şenlenelim, iman edelim, şükredelim.

fransa da insanlar sizden hoşlansın istiyorsanız, kesenin ağzını biraz açınız. işte o kadar. bende kesenin

ağzını biraz açtım, garson hemen benden hoşlandı.

ernest hemingway

güneş de doğar

çeviri: filiz karabey

varlık yayınları
267 sayfa.








13 Şubat 2014 Perşembe

jean paul sartre - sözcükler eleştirisi

yazarın şiirsel otobiyografisidir.

kaynamasın diye önemle belirmek istiyorum. selahattin hilav dan çok usta bir çeviri olmuş.

kitap okuma zevki olarak çok keyifli, akıcılık olarak harika, odaklanma açısından oldukça zor.

cümlelerin sizi nereye götüreceği belli değil. sayfanın sonuna geldiğimde kendimi çoçukluğumda veya

çoçukluğumun geçtiği abzürt mekanlarda buldum.

sartre kendine bir taraftar daha eklemiş oldu.

bir iki sartre alıntı yapalım,

bilmiyorum, ama seçkin bir psikanalist yargısına katılıyorum, bende üstben yoktur.

komut vermekle, komutlara itaat etmek aynı şeydir.

o zamanlar bıyıksız bir öpüş, tuzsuz bir yumurta gibidir denir.

*** bundan ötürü acı çekmiyordum, çünkü her şey ödünç veriliyordu bana. ***  viva sartre

sinema, açık gözle görünen rüyaya başka hiç bir yerde rastlamadım.

her şey olabilir, diyordum kendi kendime ve bu sözlerin anlamı şuydu ; her şeyi hayal edebilirim ben.

benim hikayemin mutlu bir sonu olacağına önceden karar verdiğim için, beklemedik olay bir aldatmaca,

yenilik de bir dış görünüş olabilirdi ancak.

jean paul sartre

sözcükler

çeviri: selahattin hilav

can yayınları
207 sayfa.

23 Ocak 2014 Perşembe

tolstoy - yalancı ilişkiler eleştirisi

tolstoy isminin önyargısıyla okumaya başladığım bir kitap.

kitap bittiğinde ise önyargılarım beni yanıltmadı. :)

çok güzel.

içinde irili ufaklı hikayelerin bulunduğu akıcı bir anlatım.

rus edebiyatını oldum olası sevmiştir. yazarların tasvirleri sizi kitabın içine çeker bırakmaz.

gözüme çarpan bir olumsuzluk ise cümleler kısa kısa olmuş. kısa kısa çevrilmiş. yayınevi biraz daha özen

gösterebilirdi.

kitaptan yansımalar :

* siz gençsiniz , bense değilim, siz oyun oynamak istiyorsunuz, fakat bana başka şeyler gerekli,

ne olur benimle oyun oynamayın, yoksa size inanırım, bu benim için kötü, sizin içinde ayıp olur.

* ilk kez ayazın damlaları, otların sararan yeşili üzerinde, evin yakınındaki aslanağızlarının kırılmış

yapraklarında pırıl pırıl parlıyordu.

*seni de dünyama almak veya senin dünyana katılmak istiyorum.

* sabahleyin neşeli, öğle yemeğinde saygılı, akşam yemeğinde ise birbirimize aşık oluyorduk.

*neden mi? neden mi? çünkü insanoğlu bu dünyaya iyilik etmek üzere gönderilmiştir.

--------------------------

yenemedikleri tutkularıyla ,zamanı anlamsız bir kavram haline getirmişlerdir.

tolstoy

yalancı ilişkiler


çeviri: mustafa bahar

kum saati yayınları
247  sayfa.









19 Ocak 2014 Pazar

yaşar kemal - sarı sıcak eleştirisi

anadolu hikayeciliğinden bir örnek.

anadolunun bir portresi...

anadoluyu kendi insanına anlatırken , dünya çapında ün kazanmış bir yazar.

günümüzde yan komşundan bile habersiz olan bir toplumda , ( anadolu'su istanbulu fark etmez )

ilgi çekmek zor değildir.

kitabı okutmak zor değil. anlatılan anadolu değil, sanki orta asya stepleri...

çünkü insan  başka hayatlara o kadar yabancı ve kayıtsızki ...

neyse.

yaşar kemal in sarı sıcağı anlattığı konular itibariyle değil, dili ve duygu sebebiyle bir başyapıt.

sıradan konulara sıradışı anlatım...

capital sloganlar gibi oldu, tövbe.

kitaptan bir iki örnek sadece :

- bana bak gardaş

- taze soğan, bir zaman gelir , taze toprak, bir zaman gelir bahar gibi kokar.

yaşar kemal

sarı sıcak

233 sayfa.

5 Ocak 2014 Pazar

george orwell - hayvan çiftliği eleştirisi

son dönem siyasi politik klasik kitaplardan biridir.

yazılmasından kısa bir süre sonra klasikler listesinde yerini almıştır.

günümüzdeki yetişkinlere ve çoçuklara hitap eden animasyon film tadındadır, prototipidir.

her kesimden okurun keyif alarak okuyacağına inanıyorum.

Evet kitapta sosyalizm komünizm eleştirisi yapılmakta, bence yapıcı bir eleştiri.

bu eleştiriler sosyalist fikir dünyasında, düşünmeye sevketmektedir.

kitabın temel çerçevede dolaştığı ana fikir, kötü ellere geçmiş bir sosyalist devletin durumu.

bu bir gerçek ki antisosyalist öğretinin kitabı haline gelmiştir. fakat zamanla klasikler listesine yerleşip genel

okuyucu kitlesine hitap etmektedir.

Kitabın alternatif isminide unutmamak gerek, BİR PERİ MASALI...

george orwell

hayvan çiftliği


çeviri: celal üster

can yayınları
158 sayfa.