27 Şubat 2017 Pazartesi

Jörg Fauser - Hammadde

Alman yeraltı edebiyatının  yazarlarından biri olan Jörg Fauser' in hammadde adlı kitabını okudum. Bu kitabı okuyana kadar yeraltı edebiyatına biraz mesafeli duruyordum. Kullanılan dilden zaten günlük hayatta bıkmıştım. Kitaplarda da bunu görmek benim için cazip gelmiyordu. Ama bir yandan da merakım üst seviyede. Kitabı aldım ve bir çırpıda okudum. Böyle okuyacağımı tahmin ediyordum fakat yeraltı edebiyatını bu kadar beğeneceğim aklıma gelmemişti.

Belki hikayenin bir kısmının İstanbul ve Almanya' da geçmesi beni etkiledi. Beni kurgunun içine çekti. Sonuç olarak çok iyi bir deneyimdi.

Kitabı bitirdikten sonra Jörg Fauser' i Türkiye' de hakkında yazılmış yazıları filan araştırayım dedim. Ses yok, görüntü yok. Çok ilginç gerçekten.

Sel Yayıncılık' tan cesur bir hareket :)

Kitap sonundaki eleştirilere baktığımda gördüm ki Jörg Fauser' in en beğenilen kitabı.


Alıntılar

İnsanların hayatta bir şeyler başarması gerektiği oldukça küçük yaşta kafalarına sokulmuştu.

Devrim, insanın önce kendi içinde kendi için, bulaşık yıkar ya da sıçarkende yapmak zorunda olduğu bir şeydir.

İnsan bilincinin en yükse aşaması?

Bir gün bu toplum onlara hak ettiği yeri elbet verecektir.

Güzel bir yazdı ve önümüzdeki yazlar daha da güzel olacaktı.

Metinler bilinçte yeni alanlar açmalı. Yoksa neden yazılsın?

Egemen klikler, topları kendi aralarında nihai olarak paylaşmışlardı. Sağcılar ticareti, Solcular kültürü.

Aynı seminer, aynı görüşler, aynı hayat.

Kaybedecek hiçbir şeyin kalmamasının başka bir adıdır özgürlük.

C' est la vie : Hayat Böyle

Balkanlar Viyana' dan başlar.

Unutma seni doğuran memleketini/ Unuttu mu memleketin seni/ kalırsın yapayalnız

Bir şeye ihtiyacınız olduğunuzda asla zamanınız olmazdı.

Ama tükürmeyip yuttuğu nefretin, insanı kanser yaptığı söyleniyordu.

Adamı adam yapan şey sorumluluktur.

Çelik gibi dayanacaksın.

Biz başarısızlar burada oturmuş başkasının mülkiyetini koruyorduk, en azsa kendimizi koruyabiliyorduk.

Bütün çatıların altında yazılmayı bekleyen hikayeler yaşıyordu.

Hepimizin kendi Meksika' mıza ihtiyacı vardı.

Bir çatlak vardı ve çatlakta bir ot bitmişti. Madem öyle diye düşündüm sende ayağa kalkabilirsin.

Hedef aşırı cüretkar olduğunda bir an için bile olsa insanın kendisine inanması gerekir yoksa bütün zahmetin ne anlamı var.

İnsanın herhangi bir şey yaparak normal bir yaşam sürerken, bir yandan da bir kaç ölümsüz eser ortaya koyabileceği düşüncesindeyim.

İnsan hayatta bir şeyler başarmak istiyorsa öğrenmek zorunda.

Hammadde
Jörg Fauser
Çeviri: Levent Konca
Sel Yayıncılık
287 sayfa.





22 Şubat 2017 Çarşamba

John Steinbeck - Kaygılarımızın Kışı

Şubat biterken okumaları hızlandırdım. Arabamı otoparka değil, risk alarak evimin önüne bıraktım. Risk dediğime bakmayın, kaskolu. Araba evin önünde yatar dururken ben toplu taşımayı kullandım. O durak senin bu durak benim derken kitaplar su gibi bitti.

John Steinbeck Kaygılarımızın Kışı 'nı da yarı taşınma esnasında, yarı evde uzanırken, yarı ders aralarında 1,5 yaptı :). Oranı siz ayarlayın artık. Okudum.

Kitap beni çok etkiledi. Günlük hayatımı roman yapıp yazasım geldi. Tezgahtarın hayatı. Biz. Bizler.

John Steinbeck' in anlatım dilini kendime çok uygun, yatkın buluyorum. Sanki ben anlatıyorum. Ben yazdım da kontrol ediyorum imlayı gibi. İmla demişken Sel yayıncılık sevdiğim bir yayın evidir fakat çok imla hatası vardı. Dizinde de problem vardı.

Ama okunmasına engel değil tabi. Okunmalı, tavsiye edilmeli.

Alıntılar

Bir gün, dolu dolu bir gün, sadece bir değil, birçok şeydir.

Ama bu para hizmet de ediyor durup bekleyerek.

Gelecek ayın buzdolabı taksitinden öteyi düşünemiyorum.

Aptalca davranmak düzenli tempoyu bozmak taze bir başlangıç sunuyor.

Hiçbir insan diğer insanları gerçekten anlayamaz.

Hayatım boyunca kaç kişiye bakıp da göremedim acaba.

Herhangi bir başarı için cesaret şarttır.

Yalnızca yaşamak bile yararlı olmak demektir.

Kimsenin nasihat istediği yok, herkes onaylanma derdinde.

Fakirlikte haset duyan, zenginlikte bir züppeye dönüşebilir.

Beni korkutan ümitsiz bir mutsuzluk, paranın getirdiği telaş, himayecilik ve haset.

Kendi hayatlarını bir poker eli gibi oynayan insanlar.

Fazla eminseniz genelde yanılıyorsunuz demektir.

Ars est celare artem. Sanatı gizlemek de bir sanattır.

Şimdi kaygılarımızın kışı/ Bu york güneşiyle görkemli bir yaza dönüşüyor.

Çoğu insan %90 geçmiş, %7 şimdi, %3 geleceği düşünür.

Adama denilen şey çok yalnız bir yaratık.

Belki düşünecek vakit bulamamak,düşünmek istememek anlamına gelmektedir.

Güç ve başarı ahlakın üstündedir.

Sözcükler maytap misali peşpeşe birbirini ateşler.

İnsanların sana ne kadar az kafa yorduğunu bilseydin, hakkında ne düşündüğünü bu kadar takmazdın.

Kaygılarımızın Kışı
John Steinbeck
Çeviri: Berrak Göçer
Sel Yayıncılık
341 Sayfa.

13 Şubat 2017 Pazartesi

David Graeber - borç

Uzun zaman önce aldığım bir kitaptı. Oda, ev değiştirdikçe benimle dolaştı o da. Borçlu, alacaklı gözüyle ekonomiye bakmakta, tanımlar yapmakta. Ekonomi ile ilgilenmeyen arkadaşlar için biraz ağır. Ama çok değil. Yavaş yavaş ilerlenebilir.

Okunması gerek mi, bilemiyorum inanının, hayatınızda ekonomiyi nereye koyduğunuza bağlı. Benim hayatımda önemli bir yeri var. İnsan ilişkilerini açıklamada önemli bir değişken.

David Graeber, antropolog, tam bakılacak yerden olaya bakmış. Tarihsel süreçten borcu geçirerek anlatmaya çalışmış. İslamiyetin önem verdiği faiz kavramına hak vererek değinmiş.

Kelepçeli güzel bir kapağı var fakat içerikle pek ilgisi yok. Tasarım güzel fakat ben beğenmedim.

Alıntılar

Kölelik gerçek anlamıyla ölümdür.

Kölelik nasıl özgürlüğün satışı olarak algılanabilirse ücretli emek de, aynı şekilde fiilen özgürlüğün kiranlanmasıdır.

Yapay zenginlik kendi başına hiçbir doğal ihtiyacı karşılayamayacak şeylerden oluşur, örneğin para.

Piyasa, para aracılığı ile mal değiş tokuşu, kapitalizm parayı daha çok para yapmak.

Değiş tokuş anında nakit ödemeyle yapılan bir iş değilse borç yaratır.

meteliksizler ortaklığı - sharika al-mafalis

şerefi paraya çevirmek mümkündür, parayı şerefe çevirmek neredeyse imkansızdır.

borçlu insan için insan ilişkileri birebir maliyet fayda meselesi haline gelir.

kredisini kaybeden kişi dünyanın gözünde ölü demektir. Alman Atasözü

Borç veren belli bir derecede riski kabul ettiği var sayılır.

Peki nasıl oluyor da bütün paralar ABD' nin kasasına akıyor.

Antik dünyada bütün devrimci hareketlerin tek paradigması vardır. " Borçlar silinsin ve toprak yeniden dağıtılsın"

Borçlu bir sülün, alacaklısı şahindir.

Borcun tarihi kaçınılmaz olarak paranın tarihidir.

Ekonomi bizim doğal değiş tokuş ve takas içgüdümüzün tatmin edildiği yerdir.

Onlara borcumuzu, öğrenerek insan bilgisine ve insan kültürüne katkıda bulunarak ödenir.

İnsanlığın tümüne; yabancılara cömert davranarak, insan ilişkisine ve dolayısıyla hayatı mümkün kılan temel temel ortaklaşma alanı sürdürerek öderiz.

Birçok kapitalist şirket kendi içinde komünisttir.

Para politikası sonsuz sırlarla doludur.

Kişiler kendilerinin sömürülmesiyle oluşan kardan bir parça koparabilecektir.

Borç
David Graeber
everest yayınları
407 sayfa.


5 Şubat 2017 Pazar

Baskın Oran - Ben Ege'de Akilken

Kardeşimin tavsiyesi üzerine alıp okuyup ona hediye ettiğim bir kitap. Baskın Oran'ın düşüncelerini pek bilmiyorum. Sohbet etmişliğimiz de yok. Dolayısıyla nasıl bir insan olduğu hakkında bir fikrimde yok. Sadece şöyle basına bir gözattığımda seveni de sevmeyeni de çok. Böyle kişiler sorumluluk alıyor gibi gelir bana. Suya sabuna dokunan kişiler. Görüşleri ise izafidir, onun, sizin fikirleriniz hep değişebilir.

Ben Ege' de akilken, adlı kitaptan biraz bahsetmek gerekirse. Baskın Oran'ı tanımak için yeterli bir kitap değil. Toplantıların anlatımı yapılmış. Dolayısıyla günlük hayatta düşülen olağan tekrarlar birebir kitaba yansımış. şöyle ki kitap toplam 20 sayfada biter. Fakat 450 sayda sürmüş. Yazı karakteri, kağıt kalitesi iyi. Kapak da fena değil. Daha iyi olabilirdi.

Geçen senelerde gerçekleşen akil insanlar projesini yazılı kaynaktan incelemek isteyen biri için güzel bir eser. Yazılış amacına uygun.

Alıntılar

Gerçi Türkiye'de dinleme kültürü epey zayıftır.

Koşullar değişince her şey değişir.

Barış dostlarla mı yapılır, tabi ki düşmanla yapılır.

Her sabah kalkınca aynaya bakabilmeliyim.

İnsanlar genellikle şaşırdıktan sonra düşünmeye başlarlar.

Yerinden yönetimcilik getirilmeli.

Barış güzel cümle ama barış demokrasi değildir.

Kapitalizmin temeli iş bilgisidir.

Otuz yıl savaşırken bölünmedik, barışırken mi bölüneceğiz?

Balkanlar ve Ortadoğu' da kimliğin en önemli unsuru dil ve veya etnisite değil, dindir.

Ben Ege'de Akilken...
Baskın Oran
İletişim Yayınları
459 sayfa.