26 Şubat 2015 Perşembe

onur caymaz - iki film birden eleştirisi

geldi bahar ayları, gevşedi gönül yayları.

mevsimleri incelediğimizde incelemeye de gerek yok, hissettiğimizde, her günün farklı bir hikaye olduğunu görebiliriz. yağmur, kar, soğuk, sıcak, rüzgar, güneş, bulut.

bu sene güzel kış oldu. memleketim istanbulda. barajlar doldu, toprak bereketlendi, varsa.

kışın uzun sürmesi kuşlara pek yaramaz gibi gelir. aç kalır yavrucaklar. bahara çıkabilen populasyonların mevcutları azalmıştır.

kışı en çok bitkiler ve durumu iyi olanlar sever. bitkilerin can suyudur kış. hele bir de yağışlı geçtiyse. bahara hazırlık. durumu iyi olan için faktörleri şu an saymak istemiyorum.

bugün kış ertesi sabahların ilklerinden biri, evden çıktım, hoşçakal anne, betonlaştırdığımız bahçenin üzerinden yürüyorum, çamur olmasın diye harçlanmış, yine de çamur olur.

o betonlaşmış bahçenin üzerinde betonu çatlatıp, açmaya çalışan sümbül. inatçı denemez. sadece hasbelkader dünyaya gelmiş. madem öyle yaşayayım diyor. sümbül enerjisi bana yeter bugün ü de atlattık.
onur caymaz ın iki film birden hikaye kitabıyla yazdıklarımın ne alakası var demeyin, içimden geldi.

iki film birden yazarın insiyatifi. iki uzun hikayenin yer aldığı kitap. betimlemeleri severim boğmayanını. bu işte öyle bir kitap.

iki film birdenin ilk perdesinde onur caymaz şiiri hikayesinden daha iyi diye düşünmüştüm. son perde de hikayesinin güzelliği şiirini geçti. tek huzursuzluğum, onur caymaz, yazar isminin son sayfada geçmesi.

bir de ferhat a noldu?

yaşayan yazar okuyunca kafalarda oluşan soruların bir gün cevabını bulacağı ümidi doğuyor.

beklenti.

son olarak bir türlü yazıyı bitiremesem de, yazarları yaşarken destekleyin gibi cümleler kurmayacağım, kitapları alın, okuyun, tartışın gibi cümleler.

diyeceğim siz kendiniz için okuyun, alın, verin, tartışın.

zaten yazar, sümbül gibi beton deler.

alıntılar

*insan bir savaş meydanı ne çok ölü kalıyor arkamızda.

*kimseye hiçbir şey için suç bulamıyorum artık ben.

*oysa özgürlük paraydı.

*bilinçsizce tutulmuş sınıfsal hesabı yatakta görmek.

*ben unutulmuş çocuklardan muhsin, size aşığım.

*zenginler temsil edilmekten hoşlanır.

*bizse paranın hakim olmadığı dünya için savaşmıştık.

*hırsızdan korkulmayan evler.

onur caymaz

gökyüzü sineması
iki film birden

iletişim yayınları

240 sayfa

17 Şubat 2015 Salı

malcolm gladwell - outliers eleştirisi

peşin peşin söylemeli,

insan karar süreçlerinde önyargılarından kurtulmalı. hayatın her alanı karar alma dersek. denklemi

sen kur.

kişisel gelişim kitaplarına hep önyargılı baktım. itici gelir bana. elim gitmez. gözüm süzülür. nazlanır.

bu kitap kişisel gelişim kitabı mı? hayır. bilgileri istatistikleri size veriyor. tercih yine sizde.

peki kitapta neler var?

italya kasabalarından, hokey oyuncularından, liselerden, ilkokullardan, mozartan, bill gates den,

korelilerden ki ilgim var, çinlilerden, jamaikadan. bi bakın derim.

şunu da hatırlatayım. 10.000 saat kuramı benim hayatımı değiştirdi. gerçi her nefeste hayat değişir,

kaos teorisine göre, bence de. önemli bir kitap.

her sabah dün ne kadar ne yaptım, net, kılçıksız olarak saat cinsinden yazıyorum.

iki saat kitap okudum, 1 saat akordeon çaldım. ay sonu muhasebesi zevkli oluyor. bir daha ki aya

somut umutlar.

yazarın anlatımı da güzel. kitap kapağını pek beğenmedim. itici bulduğum gibi. kitap çok fazla beni

alın diyor. ben öyle anlıyorum. hoşuma gitmiyor. sırf bu sebepten 10.000 saat kuralını es geçecektim.

nasip kısmet diyaletiği.

sosyal ilişki, kümülatif birikim, çalışma, zeka belli bir noktaya kadar, fırsat, genetik yatkınlık, yetişdiği kültür, azim. bunlardan başarı faktörlerimiz.

alıntılar

italyanın roseta kasabasından, pensilvanya ya gelen italyan göçmenler, sosyal ilişkilerle sağlıklı kaldı.

danimarka yaşın getirdiği farklılar eşitleninceye kadar seçme kararlarına yönelmiyor. 10 yaş

en büyük vergi indiriminden yararlanan zenginlerdir. en iyi eğitimi alan ve özen gösterilen en iyi

öğrenciler.

başarılı olanlara aşırı derecede hayranlık duyuyoruz ve başarısız olanları aşırı derecede gözardı ediyoruz.

belli bir eşiği aştıktan sonra zeka önemli değil.

bizi saat 9 ile 5 arasında mutlu eden şey ne kadar para kazandığımız değil, işimizin bizi tatmin edip etmediği.

yeterince çalışır, kendinizi ortaya koyar, beyninizi ve hayal gücünüzü kullanırsanız, dünyayı istediğiniz gibi biçimledirebilirsiniz.

yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen hiç kimse ailesini zengin etmekte başarısız olmaz.

başarı için fırsat eşitliği olan bir toplum.

outliers

çizginin dışındakiler

malcolm gladwell

aytül özer

medicat yayınları

244 sayfa



11 Şubat 2015 Çarşamba

ismail pelit - köpekler ve allah eleştirisi


kelimeler, cümleler nereden, nasıl başlasın, bilinmez bazen.

duygular göğsünün şişirdikçe şişirir. rastgele konu atarsın ortaya havaların durumu gibi. esas

anlatmak istediğin o değildir. yine de konuşmuş olursun. bir nevi terapi rahatlarsın. dinlendiğini hissetmesende konuşmuşsundur. anlatmışsındır. umarım rahatlamışsındır.

buram buram depresif. ve ince bir buhran her yerinde metnin.

hem yazar, hem romanın kahramanı.

ismail pelit in düz giden romanı, vurgunla bitiyor. çırpına çırpına.

şu kısa bilgiyi de eklemek isterim. bu romandan sonra melankolikliği rafa kaldırdım. birazda mutlu

mesut takılalım.

bir bilgi daha ekleyeyim tam olsun. bilgi küpü bir yazı aman allahım.

bu blogta bahsettiğim kitaplar, başlı başına okunması gerek kitaplar benim açımdan. her hangi özet

ve açıklama kaygım da yok. sadece kitapların büyüsünü bozmamaya çalışıyorum.

kitap baskısı, yazı fonu, yayıncının amblemi güzel olmuş.

alıntılar

biliyordu şiddetim güçsüzlüğümdendi.

köpekler ve allah la geçirilmiş, güzel zamanlarım olmasaydı, dünyada görüp geçirdiğim çirkinliklere

de katlanamazdım.

medeniyet bedenime temas edip beni giydirsede ruhum serbestti.

dünyaya bakıyorum ve duyduğum acının kökeninde başkalarının zalim çirkinliği değil, yok olan

saflığım yatıyor.

hayatı anlamak değil, yaşamak istiyordum.

gecenin üçünde birini arayabiliyorsanız ona sarılıp uyuyabilirsiniz.

gerçek dünyada bir ticarethanede bulunuyordum ama kafamın içinde bir ameliyathane vardı.

hepimiz ölüleri severiz.

insanların huzurdan anladığı çirkin bir konfor.

mutsuzluğumun sebebi bana ait olanların beni sahip olmak istediğim şeylerden uzak düşürmesiydi.

acemi bir sokak köpeğinden farkım yok.


köpekler ve allah

ismail pelit

raskol un baltası yayınları

224 sayfa



7 Şubat 2015 Cumartesi

paul lafargue - tembellik hakkı eleştirisi

biraz ihtisaslı olduğum alanlardan bahsetmekte fayda var. biraz biraz. ısındıra ısındıra.

gerçi kendimi Lafargue ın kayınbabasına saklıyorum. neyse inceden girizgah yapayım.

tembellik hakkı, iş- üretim sistemleri ahlaktan yoksun olduğu sürece ilgi görmesi gereken bir kitap.

işçilerin, üretim çarklarında ki sıkışmışlığının resmini çekmekte.

panzehir, çözüm sunmakta.

pasifist yaklaşımlar önermekte.

ben de lafargue katılıyorum. üretim çevrelerinin rahatsız oluşunu hayra yoruyorum.

hele ki üç saat çalışma felsefesi, beni kazandı.

Lafargue incelemem devam edecek.

alıntılar

çalışın, çalışın, proleterler, toplumsal serveti büyütmek ve bireysel sefaletimizi artırmak için çalışın,

çalışın ki daha da yoksullaşarak, çalışmak ve sefil düşmek için daha fazla gerekçeniz olsun.

Kapitalist üretimin insanın gözünün yaşına bakmayan yasası budur.

birileri toprakları üzerinde iki büklüm çalışırken, diğerleri dükkanlarına bağlanmış,yeraltı dehlizlerinde

ki köstebek gibi kımıldayıp, dururlar. Ve doğaya keyiflice bakmak için asla doğrulmazlar.

her türlü bireysel ve toplumsal sefalet, proletaryanın çalışma tutkusundan doğdu.

descansir es salud : dinlenmek sağlıktır.

çağımızın çalışma yüzyılı olduğu söyleniyor. aslında acının, sefaletin ve çürümenin yüzyılı.

yoksul uluslar, halkın genelde rahat ettiği uluslardır. zengin uluslarda ise halk genelde yoksuldur. destut de tracy

işçileri üretiklerini tüketmeye mecbur ederek, engin bir işgücü ordusu elde edilecektir.


tembellik hakkı

paul lafargue

çeviri: ışık ergüden

kırmızıkedi yayınevi

66 sayfa